Sayfalar

25 Ekim 2022 Salı

Halit Kıvanç Düzeyi





Çocukluğumuzun siyah beyaz televizyonlarında onun sunumuyla renklenen programlar öncesinde futbol maçlarını radyodan onun sesiyle dinlerken o maç gözümüzde anı anına canlanırdı. 

Bu Halit Kıvanç düzeyiydi.

Sadece bu kadar mı, onun yazdığı mizah öykülerini de hatırlarım. 

Şimdi sizlere eskilerden bir fotoğraf sunacağım. 


Bir yanda Türk Edebiyatında kendimce en büyük yazar saydığım Orhan Kemal, diğer yanda da  tiyatro yazarı ve Kabare anlayışının ülkemizdeki mimarı Haldun Taner... Onların ortasında da Halit Kıvanç, Hani şimdi milletin diline sakız olmuş bir laf var ya: "Futbol sadece futbol değildir" diye. Ben bu lafa gülerim... ve eklerim "Futbol sadece futbol değildi ama çok eskilerde. 

Halit Kıvanç, o futbolun sadece futbol olmadığı bir o kadar da entelektüel, aydın insan işi olduğunu bize hatırlatan biriydi. 

O görüntüsü olmayan radyoda maçı gözümüzde canlandırırdı... Sonra televizyonlar hayatımıza girdi, o siyah beyaz yayınların sunumunda programlar Halit Kıvanç'ın sunumuyla öyle renklenirdi ki... 

İşte Halit Kıvanç bana o kaybettiklerimizi hatırlatıyor... Düzgün Türkçe, nezaket, bilgelik, aydın olmak, mizahı ile unutamayacağım güzel bir insan. 

Halit Kıvanç öldü mü?

O öyle önemli biriydi ki öyle kolay kolay ölmez. 

Aptulika

22 Ekim 2022 Cumartesi

Van The Man ya da Belfast Kovboyu



 Tersane işçisi bir babanın tek çocuğu olarak 1945 yılında doğan Van Morrison ilk müzik tutkusunu babasından alacaktı. İşçi sınıfından baba George Morrison caz ve blues plaklarına tutkun biriydi ve küçüklüğünden itibaren o plakların sesiyle büyüyen Van bu müziğin aşkına kapılacaktı. İskoç kökenli bu aile hayat gailesiyle Kuzey İrlanda'ya göç etmişti ve Van da Belfast'ta doğmuştu ve onun müzik aşkı gençliğindeki lakabının "Belfast Kovboyu" olmasına yol açacaktı. 

Bahsettiğimiz isim Van Morrison, yani Belfast Kovboyu ya da bilinen lakabıyla "Van The Man". Bu pazar gecesi saatler 22:00'yi gösterirken, Radyo ODTÜ'de yayına girecek olan Kulak Misafiri radyo programı ona ayrılmış durumda. 

Bu arada Van Morrison'u tam tekmil dinlediğim ve evde her plağını bulundurduğum sanılmasın. Ama bir parçası vardır ki her dinlediğimde heyecanlanırım ve ilk defa dinliyormuş gibi mutlu olurum. Hoş bu yazıyı yazarken de o parçayı altta fon olarak çalıp dinliyorum. Neredeyse bu parçayı dinlemek için kendime bir neden yaratıyorum. Bu parça Van Morrison'un bir başyapıtı değil, bir caz standartı. Kim bilir kaç kere feysbuk vesairede bu parçayı öyle çok yayınlamışımdır ki bu yorumla, sayısını ben de unuttum. Bu caz standartının ismi  "Send in The Clowns" ve büyük ses, bir büyük ustayla bu eseri yorumlar ki onun ismi de Chet Baker'dır. Chet Aga kim mi, derseniz caz trompetinin bir güzel insanı. Çok darbe almış müthiş bir yetenek, anlaşılamamış, kırılgan, hassas bir adam. 

İşte bu iki insanın yani Van ve Chet'in bu müzikal buluşması çok özeldir ve paylaşayım dedim. 

Aptulika


Bu arada unutmayın :

90'lardan çok önemli bir konser ve Van Morrison...

Kulak Misafiri bu Pazar Radyo ODTÜ'de...

Canlı dinlemek için: www.radyoodtu.com.tr




21 Ekim 2022 Cuma

Buddy Guy, "The Blues Don't Lie" albümüyle dobra dobra!



 Buddy Guy ismini bilmeyeniniz varsa, kelimenin tam anlamıyla çok şey kaybediyor demektir. Blues'un yaşayan en eski efsanelerinden biri olup, 86 yaşında olmasına rağmen yaptığı albümlerle bizi heyecanlandırmaya devam ediyor. Bu çok kıymetli bir şey çünkü o hiç bir şey yapmasa bile rock ve blues tarihine oturmuş ve yeri dolamayacak bir isim. Muddy Waters günlerinden bir tarihin canlı şahidi olan Buddy Guy blues gitarı ve vokalinin büyük ustası olmasının yanı sıra efsane rock gruplarının ve müzisyenlerinin de ilham kaynağı. Hem de bugün bile. 

Yazıya bu şekilde girdim diye bana, "Herife bak, bu ne yağlama" diyecek olanınız varsa ona, Buddy Guy'ı anlatmak için kelime haznemin yetersiz kalması yüzünden kendime kahrediyorum diyebilirim. 

Buddy Guy'ın yeni albümü "The Blues Don't Lie", 30 Eylül 2022  tarihinde piyasaya çıktı. Açıkcası o günden bugüne her gün dinliyorum ama üç hafta geçmesine rağmen bir yazı yazamadım. Ancak şimdi oturup, yazıyorum. 

Öncelikle albümde  yer alan üç kavır parçaya şöyle bir göz atalım.  Beatles parçası olan ve 1970 tarihli "Let it Be" albümünde yer alan "I' have Got a Feeling" parçası Buddy Guy'ın yorumuyla karşımıza çıkıyor. Lennon ve McCartney imzalı bu parçanın asıl yorumunu dinlemediyseniz bir dinleyin derim. Ondan sonra da bu Buddy Guy yorumunu dinleyin ve bir büyük ustanın bir klasiği zedelemeden kendi imzasıyla işleyebilmesine şahit olun. İnsan Buddy Guy'ın neden büyük bir bluesçu olduğunu böylece daha iyi anlayabiliyor. 

Albümdeki kavırlardan biri de BB King'e ait olan "Sweet Thing. Buddy Guy'ın BB King'in ölümünden sonra yaptığı muhteşem bir saygı sunuşu olan 2015 tarihli "Born To Play Guitar" unutamayacağım çalışmalardan biridir. Orada BB King'e olan sevgisi iki parçada nefis bir şekilde hissediliyordu. Bu yeni albümde de BB King'in bir parçasını yorumluyor. King'in bas sesine tezat oluşturacak tiz sesiyle Guy nefis bir yorum otaya koyuyor. 

Üçüncü kavır çalışmada albümün sonunda yer alan "King Bee". James Moore imzalı bu blues klasiği daha önce Muddy Waters'tan Rolling Stone'a kadar bir çok isim tarafından seslendirilmişti. Buddy Guy bu yorumda sadece akustik gitarla takılarak harika bir yorumla finali oluşturmuş. 

The Blues Don't Lie" albümü aynı zamanda bir yıldönümü albümü aynı zamanda. Buddy Guy 60 yıl önce memleketi Louisiana'yı terkedip Chicago'ya gelmişti. Bu sıradan bir göç değildi ve blues'ın tarihinde bir kilometre taşıydı. Bu yüzden de albümün çıkış tarihini Buddy Guy'ın 60 yıl önce Chicago'ya geldiği gün olan 30 Eylül tarihine rast getirmişlerdi. İşte albümün açılış parçası olan "I Let My Guitar Do The Talking" de bu konuyu çok güzel anlatıyor. Söz ve müziği Buddy Guy tarafından yapılan ikinci parça da "The World Needs Love" olmakta ki anlattığı konu itibarıyla oldukça anlamlı doğrusu, dünyanın gerçekten sevgiye ihtiyacı var. Lanet olası ahmaklar buna gülebilir ama gerçekten dünyanın canına okunuyor.

16 parçanın yer aldığı albümde üstte yazdığım iki parça Buddy Guy'a ait o ve üç kavır parça haricinde geriye kalan 11 parça tamamen Tom Hambridge imzalı. Yılların dostluğu öyle güzel bir işbirliğne dönüşmüş ki Hambridge bestesi olan "Blues Don't Lie" tam anlamıyla Buddy Guy üzerine dikilmiş elbise gibi. Bu yüzden ilk üç parça albümün açılışında güzel bir birliktelik oluşturuyor. 

Albümün güzelliklerinden biri de konuk olan 6 müzisyenin resmi geçidi. Şimdi de sırasıyla onlara bir bakalım... "We Go Back" in açılışında Buddy Guy vokaliyle nerdeyse bir teatral davetle Mavis Staples'i konuk ediyor. Soul blues'un güzel atmosferinde harika bir düet oluşuyor. Arada konuşur gibi Staples'in "Buddy hatırlıyor musun" demesi çok hoşuma gitti. 

Kalp atışı gibi bir ritmle başlayan “Symptoms of Love” da Elvis Costello konuk oluyor. Bu konuklukta parça Hovlin' Wolf vari bir etkiye giriyor. Yumuşak tonda akan “Follow The Money”de  Buddy ile James Taylor'ın uyumlu düeti akıp gidiyor. Ardından gene aynı mahalleden yani blues'un yaşanmışlığından Boby Rush'ın konuk olduğu “What's Wrong With That” geliyor ki 70'leri hatırlatan funky temalı ritm gitar ve akıp giden solo gitar ikinci bir düeti oluşturuyor. Konuk listesinde yer alan beşinci isim olan Jason Isbell'i tanımıyorum ama konuk olduğu "Gunsmoke Blues" silahlanmaya getirdiği eleştri ile dikkat çekici güzel bir parça. Konuk listesindeki son isim Wendy Moten ve Buddy Guy ile seslendirdikleri "House Party" ile bir boogie ziyafetine giriveriyoruz. 

Buddy Guy'ın albümündeki en büyük paylardan biri de  davul ve perküsyonda yer alan  Tom Hambridge'e ait. Yılların dostluğu içinde prodüksiyonu üstlenen Hambridge şarkılardan 11'ini de bestelemiş ve çalışmaya anlam katmış. Ruh katmış demiyorum zira o zaten Buddy Guy'ın işi. Albümdeki daimi müzisyen kadrosuna şöyle bir bakarsak: Michael Rhodes ve Glenn Worf bas gitarist olarak iş bölümü yapmışlar, Kevin McKendrie ve Reese Wynans çeşitli klavye enstrümanlarında değişiyor, Rob McNelley gitarıyla, Max Abrams ve Steve Patrick nefesli enstrümanlarda yerlerini alıyor.  

Şimdi gene albümün kalan parçalarına dönelim. Bu arada belirtmeliyim ki; bu albüm için bir yazı değil, her parça için ayrı ayrı yazı yazmak isterim (ki bu en azından 16 yazı olur ki hepsi de bu uzunlukta olur) ama size acırım. 

Şu anda albümün geri kalan parçalarını yazayım diye oturdum ama gerçekten korktum. Bu yazdığım kadar yazı yazabilirim endişesiyle burada kesmeye karar verdim. Kendinize bir iyilik yapmak istiyorsanız, kıçınızı kaldırın ve Buddy Guy'ın yeni albümü "The Blues Don't Lie" ı dinleyin, derim. 

Aptulika

20 Ekim 2022 Perşembe

Def Leppard ve Motley Crue 2023 Dünya Turnesi!

 


Def Leppard, Motley Crue, Poison ve sonra bu isimlere Joan Jett de eklenecekti ve bu işbirliği yaz boyu sürecek stadyum konserlerine sahne olacaktı. Açıkcası yaz öncesi çıkan bu konser haberi bir çok insana göre fiyaskoyla sonuçlanacak bir çabaydı. Eskilerin üç hair rock grubu stadyumu dolduracağına açıkcası kimse inanmadı. Oysa konserler yapıldı ve başarıyla sonuçlandı. 

Bu başarının ardından Poison'un konserleri özetleyen "Sanırım rock'n'roll'un ölmediğini kanıtladık." lafını başlık yapıp bir yazı yazmıştım. Kendi adıma milletin "hair rock" diye alaya aldığı hard'n heavy gruplarını sevdiğim için heyecanlanmıştım ve gaza gelip bunun bizim eski gruplarımız için de örnek olmasını dilemiştim. Üstelik bunu genç yaşta kaybettiğimiz Çağlan Tekil'in de düzenlediği  son konserleri de örnek olarak göstermiştim. Ama tabi ki kimse umursamadı. Hatta yazıyı yayınladığımda müzik yazarı dostum Cenk Akyol da yazının altına "Sanırım rock'n'roll'un ölmediğini kanıtladık." başlığına gönderme yaparak, "Doğdu ama sakat doğdu." diye yorum yazacaktı. 

Ancak bugün aldığım bir haber rock 'n roll'un hiç de sakat doğmadığını gösteriyor. O yaz konserleriyle stadyumları dolduran dört gruptan Def Leppard ve Motley Crue, 2023'te stadyumları gezinecek bir Dünya Turnesi'nin tarihlerini verdi. 

 18 Şubat'ta Mexico City'de başlayacak olan turnenin şu anda 16 Temmuz'da Glasgow'da sona ermesi planlanıyor.  

 Motley Crue ve Def Leppard 2023 Dünya Turu tarihleri şu şekilde: 

18 Şubat - Mexico City, Meksika

21 Şubat - Monterrey, Meksika

25 Şubat - Bogota, Kolombiya

28 Şubat - Lima, Peru

3 Mart - Santiago, Şili

7 Mart - Sao Paulo, Brezilya

9 Mart - Curitiba, Brezilya

11 Mart - Porto Alegre, Brezilya

22 Mayıs - Sheffield, İngiltere

25 Mayıs - Mönchengladbach, Almanya

27 Mayıs - Münih, Almanya

29 Mayıs - Budapeşte, Macaristan

31 Mayıs - Krakow, Polonya

2 Haziran - Prag, Çek Cumhuriyeti @ Prag Rocks *

3 Haziran - Hannover, Almanya

7 Haziran - Solvesborg, İsveç @ İsveç Rock Festivali *

9 Haziran - Hyvinkaa, Finlandiya @ RockFest *

11 Haziran - Trondheim, Norveç Trondheim Rocks *

14 Haziran - Kopenhag, Danimarka @ Copenhell *

18 Haziran - Dessel, Belçika @ Graspop Metal Meeting *

20 Haziran - Milano, İtalya

23 Haziran - Lizbon, Portekiz

24 Haziran - Rivas-Vaciamadrid, İspanya

27 Haziran - Thun, İsviçre

1 Temmuz - Londra , Birleşik Krallık

2 Temmuz - Lytham, Birleşik Krallık @ Lytham Festival *

4 Temmuz - Dublin, İrlanda

6 Temmuz - Glasgow, Birleşik Krallık

 


 

18 Ekim 2022 Salı

Iron Maiden konserinde Balina olan Uçak.



Iron Maiden'ın Pazartesi gecesi verdiği konserde "Aces High" parçası seslendirileceği zaman sahne üzerinde yükselecek olan Birinci Dünya Savaşı'nda kullanılan Spitfire  uçağının replikası parça başlayınca göründü ama maket uçağının kanatları açılmayınca ilginç anlar yaşandı. 

 Iron Maiden'ın  Legacy of the Beast World Tour'unun konserlerini kapatan "Aces High" başlayınca sahne üzerine aslı ile aynı ölçekli bir uçağın görünmesi alışıldık bir olay haline gelmişti. Spitfire adı verilen bu uçak Dünya Savaşı sırasında Kraliyet Hava Kuvvetleri tarafından kullanılan koltuklu savaş uçağıydı.

 Konserlerde alışıldığı gibi Spitfire uçağı "Aces High" başladığında sahnenin üstünde yer alırken altta da grup parçayı seslendirecekti. Ancak grubun Worcester, Massachusetts  DCU Center'daki konserinde uçak tepede yükselirken kanatları açılmayınca tepede yüzen bir balina gibi kalıverdi. 


Aşağıdaki videoda seyirci kamerasıyla çekilmiş görüntüleri izleyebilirsiniz. 

 

 





17 Ekim 2022 Pazartesi

Buddy Guy diyorki: DÜNYANIN SEVGİYE İHTİYACI VAR!



 Buddy Guy'ın yeni çıkan albümü hakkında iki haftadır bir şeyler yazmak istiyorum ama hep en iyisi olsun diye erteliyorum ama bir baktım ki albümün ilk iki parçasını şarkı. sözleriyle yazmışım bile. Bu gecede albümü dinlerken üçüncü parçada yaşadığımız hayata çok güzel oturuverdi. Hani o "ilaç gibi" denilen bir sözcük vardır ya tam ona uygun... Ne uygunu be, gibi falan değil tam tamına çağımızın ilacı. 

ilk önce Buddy Guy'ın yeni albümü " The Blues Don't Lie"ın üçüncü parçasının adına bir bakalım hele... "The World Needs Love". Bu işte bugünkü dünyamızın neye ihtiyacı olduğunu anlamadınız mı hala. O halde dinleyin ufak bir özetini:

Dünyanın aşka ihtiyacı var

Daha önce hiç olmadığı kadar

 Dünyanın aşka ihtiyacı var 

Ormanın yağmura ihtiyacı olduğu gibi

Dünyanın aşka ihtiyacı var

Albümün ismi "The Blues Don't Lie" yani blues yalan söylemez. Zaten yalanı daha başından fark edersiniz. 

 


 


14 Ekim 2022 Cuma

Bruce Springsteen'den Commodores Klasiği "Nightshift"



Bruce Springsteen'in yeni çıkacak albümünde soul kavırlarına yer verecek olması beni çok heyecanlandırmıştı ve beklentilerim daha da arttı tabi ki. Bugün, yakında çıkacak olan soul cover albümü  "Only the Strong Survive"ın içinde yer alacak olan “Nightshift” yayınlandı. 

Biz rock dinleyenler için soul, R&B gibi türler yalansız davranmamız gerekirse, biraz burun kıvırdığımız türlerdir. Bruce Springsteen yani "Patron"a gelirsek onun country, folk, rock tarzına soul nasıl oturacaktı. İşte bu merakla çıkan bu ilk single'ı dinlemeye koyuldum. Parça başlarken vokalde yaşlı ve siyahi bir kadın vokal var sandım. Bu yanılsama bir süre sonra degrade bir geçiş gibi Bruce Springteen sesiyle buluşacaktı. Yıllar boşuna yaşanmıyormuş ve "Patron"" lakabı da sadece bir imaj kılıfı değilmiş demek ki. 

Galiba öyle gözüküyor ki albümün çıkışını beklememin merak hanesi daha da kabaracak gibi. Bu arada parça da nefesli enstrümanlardan oluşan bir orkestranın olması da benim için ayrıca değerli.

Şimdi hemen "Nightshift" parçasını Bruce Aganın yorumundan dinleyelim:



Bruce Springsteen'in bu yorumunu dinledikten sonra şimdi de parçanın aslına ve yıllardan 1985'e dönelim.  O zamanlar soul grubu Commodores tarafından  çıkan ve her ikisi de bir yıl önce ölen şarkıcılar Jackie Wilson ve Marvin Gaye'e ithaf edilen bir şarkıydı. Şarkı sözlerinde de bu ölen iki elemana güzel ve anlamlı göndermeler vardı. O yılların müzik listelerinde ilk üçe giren “Nightshift” aynı zamanda  Lionel Richie'nin ayrılmasından sonra çıkan ilk "hit" parçaları olacaktı. 

Şimdi de 1985 yılına gidelim ve Nightshift"i Commodores'ten dinleyelim:


Commodores ölen iki elemanları olan Jackie Wilson ve Marvin Gaye'e ithaf ettikleri sözlerle de anlamlı bir şarkıya imza atmıştı.

Bu arada kendi adıma da itiraf etmem gerekirse, 1970'lerin sonunda rock dinleyenlerin plakları arasına sızmış bir Commodores albümü mutlaka olurdu. 

Aptulika



 

13 Ekim 2022 Perşembe

Blues Don't Lie ya da Blues Yalan Söylemez



Sen hazır olsan da olmasan da 

Hayat vardır

Gece bir yankesici gibi 

Son kuruşuna kadar seni yolar

Saklanacak bir yer yok

Hüznün sana yalan söylemez


Babamı 1967'de kaybettim

Bir yıl sonra annem, ardından gitti

Ben de vurdum kendimi San Fransiko'ya

Orada Sonny ile tanıştım

O bana,

"Blues yalan söylemez"

dedi


Sonny Boy doğru söyledi:

Blues yalan söylemez

...

Buddy Guy'ın son albümü "Blues Don't Lie" ile aynı adı taşıyan bu parçanın sözlerini sizlerle. paylaşayım dedim. Bu arada Buddy Aganın yaptığı güzel bir albüm.  Çıkalı iki hafta oldu, niyetim bir kritik yazmaktı ama olamadı. O zaman dedim,  albümün birinci parçasını iki hafta önce yazdım madem, bu sefer de ikinci parçayı da yazayım dedim. 

Bu arada bu albüme ilgisiz kalmayın derim. 


 

"Here It Is: A Tribute to Leonard Cohen" bugün çıktı



2016 yılında kaybettiğimiz Leonard Cohen bir müzisyen olmasının ötesinde ciddi anlamda bir şair ve yazardı da. Onun ardından bir saygı albümü yapmak kolay bir iş değildi ama bu iş için kolları sıvayan Larry Klein olunca işin rengi (lafın gittiği gibi) değişmeyecekti, tam tersine renkler yerine oturacak ve armoni oluşturacaktı. 

Biliyorum yazıya daha girişten sonda edeceğim sözü etmek biraz garip kaçabilir ama şu anda dinlediğim ve bugün yayınlanan " Here It Is: A Tribute to Leonard Cohen" albümü beni bir anda sardı. Temiz ve düzeyli bir saygı albümü ortaya çıkmış. Tabi parça seçimlerinde bazı şeyler eksik olabilir ama bu çalışmanın ortak paydası caz müzisyenlerinin ağırlıklı olmasından kaynaklanıyor. Leonard Cohen'i türlerden hiç birine yerleştiremeyiz ama bir o kadar da her tür müziğin onda yansıması da vardır. Demek ki bir başka tribute'a daha ihtiyaç olabilir ama bu yapılanın ciddi ve rafine bir çalışma olduğunu söyleyebilirim.

Bu yazımın biraz amuda kalkmış bir şekilde olduğu söylenebilir. Yazının sonundan başladım gibi. Evet şimdi başa dönelim ve bu tribute albümün ne mene bir şey olduğunu görelim. 

Aptulika




"Here It Is: A Tribute to Leonard Cohen"

Cazın prestijli plak şirketi Blue Note Records'un ve Larry Klein'ın yapımcılığını üstlendiği bu  "Here It Is: A Tribute to Leonard Cohen" albümünde 12 isim Leonard Cohen şarkılarını yorumluyor.  Norah Jones , Peter Gabriel , Gregory Porter , Sarah McLachlan , Luciana Souza , James Taylor , Iggy Pop , Mavis Staples , David Gray ve Nathaniel Rateliff gibi isimler vokaliyle katılırken caz gitaristi Bill Frisell ve saksofoncu Immanuel Wilkins ise enstrümantal olarak Cohen şarkılarını yorumluyorlar.  

Yorumlanan Leonard Cohen parçalarının müzisyen kadrosunda ise şu isimler yer alıyor: gitarist Bill Frisell , saksofoncu Immanuel Wilkins , piyanist Kevin Hays , basçı Scott Colley, davulcu Nate Smith , pedal çelik gitarda Greg Leisz, orgda Larry Goldings.

 Bugün (14 Ekim 2022 ) piyasaya çıkan "Here It Is: A Tribute to Leonard Cohen" albümünün şarkıları ve seslendirenleri aşağıda görebilirsiniz. 

Steer Your Way – Norah Jones

Here It Is – Peter Gabriel

Suzanne – Gregory Porter

Hallelujah – Sarah McLachlan

Avalanche – Immanuel Wilkins

Hey, That’s No Way to Say Goodbye – Luciana Souza

Coming Back to You – James Taylor

You Want It Darker – Iggy Pop

If It Be Your Will – Mavis Staples

Seems So Long Ago, Nancy – David Gray

Famous Blue Raincoat – Nathaniel Rateliff

Bird on The Wire – Bill Frisell


Iron Maiden'ın hem vokalisti hem de badigardı: BRUCE DICKINSON !



Iron Maiden'ın 22 Eylül'de Kaliforniya'da verdiği konserde dinleyiciler arasından sıyrılıp, kolonlara tırmanan bir hayran sahneye atlamasıyla gitarist Janick Gers'in önüne düştü.  Hatta buna burnunun dibine demek daha doğru olur.


 İlk anda ne olduğunu anlayamayan Gers kendini toparlayarak çalmaya devam etti. Büyük sahnede her eleman bir yere dağılmış vaziyette dururken sahnenin sağ kısmındaki dar alanda sıkışık baş başa kalan Gers'in durumunu fark eden Bruce Dickinson o aralığa gelerek olaya el koyacaktı. Bu arada Bruce da vokaline devam ediyordu. 


Oraya gelen Bruce Dickinson kaşla göz arasında Janick Gers'in kulağına bir şey fısıldıyor ve Gers'in önünde jestler yapan hayranı eliyle sahnenin içine çağırıyor. Dickinson'ın davetini gören fanın canına minnet. Hemen davete icabet göstererek gidiyor. Sahnenin tam ortasına gelen fan kafasını sallamaya başlayınca Bruce Dickinson onu ensesinden tutarak havaya kaldırıp, sağ yandaki bölmedeki prodüksiyonun  olduğu bölmeye teslim ediyor.   Bunlar olurken şarkı devam ediyor... tabi Bruce'un vokali de. 


Aşağıdaki videoda o anların seyirci kamerasından çekilmiş görüntüleri an be an izleyebilirsiniz. 

  



Queen'in Freddie Mercury'li "Face It Alone" şarkısı ilk kez bugün yayınlandı.



Efsanevi vokalist Freddie Mercury'nin yer aldığı ve daha önce yayınlanmamış olan "Face It Alone" isimli Queen parçası bugün yayınlandı.  

 1989 yılı albümü "The Miracle"  hazırlanırken kaydedilmiş ama daha sonra albüme konulmamış olan "Face It Alone" isimli bir parça. Zaman içinde stüdyoda unutulan bu kayıt  yıpranarak dinlenemez hale gelmişti. Bu kaydı tesadüf eseri bulan gitarist Brain May ile davulcu Roger Taylor ilk önce heyecanlanıyor ama daha sonra bu kaydın kurtarılamayacağını fark ediyorlar.   

Queen elemanları böylece çaresiz kalarak, kaydın kurtarılamayacağını düşünürler. Ancak grubun çalıştığı ses mühendisleri bu kaydın kurtulabileceğini söylediler. Uzun bir çalışmadan sonra parça yayınlanabilecek hale geldi. 

Ve işte bu "Face It Alone" yıllar sonra ilk defa Freddie Mercury'nin sesiyle dinleyici ile buluşuyor, 

Bu parçayı aşağıdaki videodan dinleyebilirsiniz:



12 Ekim 2022 Çarşamba

The Red Rocker 75



The Red Rocker olarak da ün salmış olan Samuel Roy Hagar, yani kısaca biz ona Sammy Hagar der ve öyle biliriz. 

Onu ilk kez hard rock grubu Montrose'un vokali olarak 1970'li yıllarda tutkunu olduk. 80'lerde solo olarak yaptığı çalışmalarla gönül tellerimizi bir kez daha titretti. 90'lı yıllara doğru ise Van Halen'da David Lee Roth'dan boşalan yeri doldurdu. Grubun 1988 yılı albümünde yer alan "When It's Love" ile muhteşem bir vokal örneği oluşturmuştur. Bu parçanın 1992 yılında çıkan konser versiyonunda da  Hagar Aga muhteşem bir vokalle beni fena halde coşturur. 

Sonra geldik ve tarihler yeni bir yüzyılı gösterdi...2008 yılında da Chickenfoot isimli süper grubun vokali olarak dinlemeye doyamayacağım parçaları çıkartacaktı. 

Evet Sammy Hagar 13 Ekim  1947'de doğmuştu... yani bugün usta vokalist 75 yaşına giriyor. 

O zaman ona buradan unutulmaz yılların klasiği olan "When It's Love" ile bir merhaba gönderelim. 

İlk önce konser sonra da bir döneme damgasını vuran stüdyo kaydı klibiyle...




 



11 Ekim 2022 Salı

Tesla'nın vokali Jeff Keith bugün 64 yaşında!



Trakyalı Nikola Tesla Aganın ismini gruplarına veren ve 1990'ların karmaşasında "Psychotic  Supper" albümüyle beni ferahlatan harikulade Amerikan Rock grubu Tesla. 

Onların çıkışında hafiften AC/DC'ye meyleden rock'n roll tavırları beni sardı ve albümlerini her daim takip ettim.

Onların tarzına AC/DC tadında bir rock'n roll desem de az biraz "hair metal" de vardı. İster glam deyin ister saç metal... bu tarz güzeldir. Bunca yıl geçti ama onların değeri hala burnumda tüter. 

Her neyse neler diyorum bu yazı Tesla'nın vokalisti Jeff Keith için olacaktı. Ve oluyor da....

Bugün Jeff Keith'in doğum günü. 

Bu güzel insan 12 Ekim 1958'de doğmuştu ve bugün 64 yaşına adım atıyor.

Bu arada hala aranızda Tesla dinlememiş olan varsa gerçekten çok şey kaybetmişsiniz demektir. 

 


Yeni Flört Şarkısı bu Cuma çıkıyor



Ozan Kotra, benim 1989 yıllarından tanıdığım bir isim. Çok küçük yaşlarda karikatürleriyle Hıbır dergisine gelen inanılmaz bir yetenek. Açıkcası bunca yıl geçtikten sonra bu gün usta bir karikatürist olarak ondan bahsedecektim. Ama ondan gene bahsediyorum ama bir müzisyen olarak. Hoş o yıllarda da küçük yaşına rağmen Beatles severliğiyle hepimizi gene şaşırtıyordu. 

Ozan Kotra karikatür yapmayı bıraktı ama 1991 yılında Bekarlar isimli rock grubunu kurdu, ardından da bugün efsaneleşen ve 2000 yılında kurdukları Flört grubuyla devam etti. Tabi ben hep Ozan'dan bahsettim ama grubu tam tekmil şöyle bir sayayım ilk önce:

Ozan Kotra – Bas, akustik gitar ve vokal 

Ata Akdağ – Tuşlu çalgılar ve geri vokal  

Çağatay Kehribar – Elektro gitar ve geri vokal  

Kutay Bür – Bateri  

Flört'ten uzun bir zamandır ses seda çıkmıyordu ama bu hafta Ozan'ın facebook sayfasından aldığım bir haberle grubun yeni bir çalışmayla geleceğini öğrendim. Şimdi Ozan'ın sayfasından aldığım bu haberi aynen paylaşayım dedim... 

Evet sözü Ozan'a bırakalım:

"14 Ekim 24.00' da, aslında Perşembe gecesi mi oluyor, bilemiyorum ama işte bir kaç güne yeni Flört şarkısı tüm dijital mecralarda çıkıyor. Bu şarkının, ilk dönem müziğimize bir gönderme özelliği taşıyor olma ihtimali pek de uzak sayılmaz. Aslında iki projeyi aynı konseptle çalışıyoruz. Biri yeni şarkılarımızdan oluşan ama ilk dönem ruhumuza göndermeler taşıyan 'İleri Dönüşüm" diğeri ise kıyıda köşede kalmış pek az kişinin bildiği ama bizim sevdiğimiz eski şarkılarımızın, güncel anlayışımızla kaydedeceğimiz versiyonlarından oluşan " Geri Dönüşüm". İki çalışma da bittiğinde, plak severler için ya da albüm halinde dinlemek isteyenlere double bir albüm yapıyoruz. Sanırım Perşembe gecesi 12'de, İleri Dönüşüm'ün ilk şarkısını dinliyor olacaksınız. 21 Gün sonra da Geri Dönüşüm'den bir şarkı yayınlanacak. Dinleyicimizin, bu double albüm sürecinin içinde olacak olması da ayrı bir yenilik. Belki de "Dinleyicimiz" "Şu şarkıyı yapın , hayır şu şarkıyı yapın" diye bizi yönlendirebilecek. Meraklısına ilk buradan duyurayım dedim. Ne de olsa, galiba benim için en samimi yer, hala burası modern ortamlar arasında "

Ozan, Flört'ün yeni tasarılarını böyle özetlemiş...Demek ki biz de Perşembe'yi Cuma'ya bağlayan geceyi bekleyip, yeni Flört şarkısını dinleyeceğiz.

Aptulika

Avustralya hükümeti AC/DC parası basıyor.

Avustralya hükümeti, AC/DC'nin 50. yıldönümünü kutlamak için özel madeni paralar bastı.




Avustralya'lı rock metal grubu AC/DC 2023 yılında kuruluşunun 50. yılına adım atacak. Bu yıldönümü ile ilgili ilk hareket Avustralya devletinden geldi. 

Avustralya hükümeti, AC/DC'nin 50. yıldönümünü kutlamak için bir karar alarak, efsane rock grubuna ithaf edilmiş bir  dizi gümüş para basmaya karar verdi. 



Ayrıca koleksiyon amaçlı  1 dolarlık gümüş madeni para ve albüm resimlerinin reprodüksiyonlarıyla birlikte bir uçuş çantasına yerleştirilmiş 20 sentlik bir set içeren ürünler, Royal Australian Mint tarafından , AC/DC'nin 50. yıldönümüne özel sunulacakmış.

 

Freddie Mercury'nin yer aldığı bir Queen parçası bulundu.



Yazının başlığı biraz arkeolojik kazı haberi gibi oldu ama haberi okursanız pek de farklı olmadığını göreceksiniz. Buyrun habere...




Efsanevi vokalist Freddie Mercury'nin yer aldığı ve daha önce yayınlanmamış olan "Face It Alone" isimli Queen parçası Perşembe günü  sunulacak. Bu parça grubun 1989 yılı albümü "The Miracle"  hazırlanırken kaydedilmiş ama daha sonra albüme konulmamış. Daha sonra stüdyoda unutulan bu kayıt zaman içinde de yıpranarak dinlenemez hale gelmiş. Bu kaydı tesadüf eseri bulan gitarist Brain May ile davulcu Roger Taylor ilk önce heyecanlanıyor ama daha sonra bu kaydın kurtarılamayacağını fark ediyorlar.  Brain May, "Yıllar içinde gözümüzün önünde olmasına rağmen onu unutmuşuz.  Otuz yıl sonra bulmuştuk o kaydı.  Ona birçok kez baktık ama bir türlü kurtaramayacağımız bir kayıt vardı bugüne kalan diye düşündük ve üzüldük" diye o andaki duygularını açıklayacaktı. 

Queen elemanları böylece çaresiz kalarak, kaydın kurtarılamayacağını düşünürler. Ancak grubun çalıştığı ses mühendisleri bu kaydın kurtulabileceğini söylediler. Ancak bu o kadar kolay değildi, hani neredeyse parçaları ilmik ilmik birbirine dikmek gibi bir şeydi. Uzun bir çalışmadan sonra parça yayınlanabilecek hale gelmiş. 

Grubun bateristi Roger Taylor,  BBC Radio 2'ye verdiği röportajda, “Freddie'den unutmuş olduğumuz küçük bir mücevher bulduk” dedikten sonra,  "Bu harika bir şeydi. Aslında, bu gerçek bir keşif oldu, bizim için." sözleriyle sevincini yansıtacaktı. 



13 Ekim 2022 tarihinde yani bu perşembe günü ilk kez yayınlanacak "Face It Alone " şarkısı için dünyanın çeşitli kentlerinde duvarlara, metrolara, büyük alışveriş merkezlerine vd. bu haberin duyurulduğu büyük boy afiş ve panolar asıldı. Yukardaki resimde onlardan birini Brain May'in kamerasından görmekteyiz. Aşağıda ise de şarkını çıkışını haber veren kısa video tanıtımı yer almakta. 

 


 

10 Ekim 2022 Pazartesi

Kirk Hammett, Journey konserine konuk olunca...



Geçtiğimiz Perşembe gecesi ( 6 Ekim 2022) Journey'in Hawaii konserinde inanılmaz bir sürpriz olacaktı. Journey tam "Wheel in the Sky" şarkısına gireceği sırada Neal Schon sahneye başka bir gitaristi konuk olarak çağıracaktı. Bu konuk gitarist Metallica'dan Kirk Hammett  idi ve  Journey'in "Wheel in the Sky" parçasını birlikte seslendireceklerdi. Sadece bununla kalsa iyi ara vermeden grup bu sefer de Metallica'nın "Enter Sandman"ini Hammett'in konukluğuyla yorumlayacaktı.   

 Konserden bir gün sonra Journey'in gitaristi Neal Schon, Cuma sabahı Twitter'da "Dün gece Hawaii'deki konserimizde Metallica'dan Kirk Hammett ile harika vakit geçirdim"diye duygularını paylaşacaktı .


 Aşağıdaki videodan Kirk Hammett'in katıldığı anı izleyebilirsiniz: 




 Bu Haberden Sonra Kısa bir Analiz.

Uzunca bir süredir Kirk Hammett'ın yeni bir şeyler yapmak istediğini tahmin ediyorum. Bu yılın başında çıkardığı solo albüm... Ve galiba şu sıralarda da yeni bir film müziği üzerine çalışıyor. Açıkcası yeni bir şeyler yapmak istiyor... Sadece o mu, açıkcası bende dinleyici olarak onu dinlemek istiyorum.

Kirk Hammett, bir iki ay önce verdiği bir röportajda, Metallica'nın uzun aralarla albüm yapmasından sıkıldığını ima etmişti. Gitaristin sadece üstteki haberde yer alan Journey konserine konuk olması değil, benim şimdi hatırladığım John Mayall anma konserinde de yer aldığı güzel örneklerden biridir.

Bir çok okuyucu ve dinleyici bana kızacak ama Metallica'nın ilk dört albümü ve "Garage Days"leri dışında bende heyecan uyandıracak bir yanı kalmadı. Konserler muhteşem ama bir şey eksik. Bu arada benim o eksik dediğim şey tamam olursa da grubun konserlerine giden sayısı o dört albümün yapıldığı yıllardaki kadar kalır. Yani kapitalizm böyle bir şey... Metallica bir dev organizasyon ve o devi oluşturan kahramanlar o dev çarkın içinde  dondurulmuş şekilde kalıyor. İşte Kirk Hammett bunlardan biri ve ilk ses vereni. Kimi zaman fısıltıyla kimi zamanda gitarına kapanıp sessiz çığlıklarıyla bunu seslendiriyor. 

Elbet Metallica büyük bir grup... Üstelik bir marka...Büyük bir sanayi adeta. Bu an bir konseri olsa stadyumun tıka basa dolması garantinin de ötesinde. Ama Kirk Hammett'in yetenekleri ve ilgilendiklerini yansıtabildiğine inanıyor musunuz?

Tamam sustum. Kimsenin hayalleriyle uğraşmak istemem ama be dostlarım, şu Kirk Hammett'a bakar mısınız? Adam Metallica'nın dev stadyum sahnesinin neredeyse onda biri kadar bir dinleyiciye çalmaktan ne kadar mutlu. Yahu Kirk neredeyse 19 yaşındaki bir genç kadar heyecanlı ve mutlu. Bu da mı gol değil, bu da mı ofsayt.  

Aptulika



9 Ekim 2022 Pazar

Sabih Cangil Band- Kadıköy The Wall konseri - 7 Ekim 2022



Sabih Cangil, yani o 1980'lerin RA dönemi ve konserleri... O yılların konserleri anılarda kalsa da bugüne bir kaç konser fotoğrafı dışında ne bir kaset ne de albüm kaydı kalmıştır. Son 15 yıl Sabih Cangil'in kimi zaman solo kimi zaman da Sabih Cangil Band olarak yaptıkları bize o aradaki kopukluğu bir nebze de olsa kurtarıyor gibi. Sabih artık RA dönemi işleriyle değil solo kariyeriyle başarılı konserlere ve albümlere imza atıyor ama bir devamlılığı da tek başına sağlıyor.

Sabih ile pandemi öncesi "50" isimli albümünün kapak çalışması için bol bol görüşmüştük. Müzik hayatının 50. yılı için yapılan bu albümde rock dünyamızın önemli isimleri konuk olarak Sabih'in bestelerini seslendirmiştiler. Albüm çıktıktan sonra o konuklarla birlikte tanıtım gecesi konseri de planlanmıştı ama o kahrolası Covid 19 salgını başlayacak ve karantina günlerine girecektik.  Yani o tanıtım gecesi olamadı ve o günden bu yana da Sabih'le görüşememiştik. Konserin haberi gelince hemen harekete geçecek ve gidecektim. ( Bu arada "50"nin tanıtım gecesi "50 + 3" olarak falan yapılsın derim.)

Cuma gecesi konser için Kadıköy The Wall'a geldiğimde daha konser salonuna varmadan girişteki barda bir sürpriz beni bekliyordu. Orada oturmuş birasını yudumlayan kişi 1990'ların başında İTÜ Maçka anfisinde verdikleri konserle unutulmazlarım arasına giren Tears grubunun gitaristi Özgür'dü. Nerdeyse 30 yıldır görmemiştim onu. Bana, "hala metal dinliyor musun?" diye sorduktan sonra da "Ben hala dinliyorum, hatta bu sabah UFO'da bir parça dinleyip kendime geldim." diyecekti. Hey gidinin Özgür'ü  hey... Ona, " İlahi dostum, bugün UFO'yu bir yerde çalsan millet progresif sanır." diyecektim demedim. Bu arada Tears olarak konserler de verdiklerini öğrendim. Dediğine göre gelecek aylarda Dorock'ta bir konserleri olacakmış. 

Bu sohbet bölümünden sonra konser zamanı geldik ve alt kattaki konser salonuna girdik.  Eh hani hatır sayılır bir dinleyici de vardı. Ne olur ne olmaz diye en önde bir masaya yerleştik. İyi ki de öyle yapmışız, konser başladıktan sonra arkaya bir baktım ki muhtemelen arkada bir yere yerleşseydik sahneyi tam göremeyecektik. 

*

 Konser iki İngilizce parçayla açıldı. Bu parçalar bittikten sonra Sabih, "Biz RA grubuyla ilk konserlerimizi verirken basından izlemeye gelip dergide haber yapan gazeteciler vardı. Onlardan biri bizim hep İngilizce parça yaptığımızı vurgulayarak, 'Bunlar konsolos çocuğu mu, niye Türkçe şarkı yapmıyorlar!' diyecekti. Şimdi o gazeteci abimiz Deniz İzgi burada." dedikten sonra ekleyecekti: "Deniz Abi Türkçe parçamız da var, işte onlardan biri dedikten sonra "Farkındayım" parçasına başlayacaktı. Bugün yaşı 50'nin altında olanlar bilmeyebilir ama Deniz İzgi 1970'lerin sonu ve 80'lerin Türk Rock gruplarının izini süren ve destek veren bir isimdi. Onun konsere gelmiş olması harikaydı. Hani bir zaman makinesine binip, o yılların Ambulans, Devil, Egzotik Band, Ra, Whisky konserlerinde gibiydik. 

"Farkındayım" parçası konserde seslendirilmeye başlayınca yer yerinden oynadı. Bu parçayı seven sadece benim sanıyordum ama parça herkesi eline geçirmiş gibiydi. Parçaya bütün dinleyici 7'den 77'ye herkes eşlik ediyordu. 

Ardından gelen "Şişe" isimli parçaydı ve Sabih parçanın bir yerinde sözleri değiştirerek,"Bir şişe keyif açtık, Aptul Abi" diyerek bana da bir selam gönderecekti. Sabih'in grubu artık belli gibi. Her zaman yanında olan Tanju Eren gitarıyla hatırı sayılır sololar atmayı sürdürüyor. Bir rock dervişi ya da bilgesi konumunda ama bir çocuk içtenliğinde her daim rock diyen Tanju, o eskilerin ( Teoman'ın Boğaziçi Üniversitesi yollarındaki grubu) Mirage konserlerinin tadını günümüze taşımaya devam ediyor. 

Konserde klavyede Güven İlter yer alıyordu ki, bazı parçalarda kulağım iyiden iyiye ona gitmeye başlayacaktı. Öyle güzel bir tını kulağıma geliyordu ki, 1970'lerin rock klavyesi tadındaydı. İlter'in katılımı Sabih'in müziğine blues tadını da katıyordu. Konseri dinlerken parçaların biraz daha uzamasını hatta yer yer doğaçlamalarla 10 hatta bilemedin 15 dakikaya çıkmasını bile istedim. İnanın bana abartı değil, Güven İlter'in sololarıyla harika şeyler olur gibi geliyor bana. 

Sabih'in ekibinde bateri de yer alan Erhan Akhan baştaki parçalarda davulun sesini alamadığını tonmaistere hep duyurmak için adeta çırpındı. Parça arasında Tanju bu konuyla ilgilenerek tonmaistere uyarı gönderdikten sonra olay halloldu. Yahu dostlarım, o-ndan sonra davul başka bir şey oluverdi. Doğrusu biz davulu tam dinlemiyormuşuz. Açıkcası ondan sonra davul bir anda Grand Funk Railroad tadında oluverdi. Hatta bir ara AC/DC'nin "Back in Black"i gibi yınladı. Konserde kızı için bestelediği bir parçayı davulun yanısıra vokalide üstlenerek seslendiren Erhan Akhan harika bir an yaşattı. Orada olup, o davulun tınlayışını duymanızı isterdim. Rock haricinde Latin ve blues renklerini de barındıran harika bir baterist. 

Bu arada Sabih Cangil Band'in belki de en genç elemanı bas gitarist  Cenk Tarhan'dı. Konser başlamadan öncesinden beri bir atom karınca misali oradan oraya koşturan bu eleman solak bir bas gitarist olarak Tanju'nun yanında kanat misali yerini alıyordu. 

Konserde "Dr. Gilmour"  biraz uzun bir yorumla gelse de daha da uzasa dediğimiz bir parçaydı. Açıkcası Sabih'te bu parçayı ayrıca severek yorumluyor gibi geldi bana. Yer yer blues ile rock'ın buluştuğu bu parça gerçekten ayrıcalıklıdır. Konserde bir başka blues parçası daha seslendirildi ama bestecisi Güven İlter'in bu parçayı yapmasının bir öyküsü de var. Gitarist Tanju Eren, 5 yıl önce bir ameliyat geçirmişti ve dolayısıyla belirli bir süre gruptan ayrılıp tuvalete gitmesi gerekiyordu. Bu arada çalarken arada birayı da yanında tutması haliyle etkiyi daha arttırıyordu. Tam bu an geldiğinde Sabih mikrofonda eski bir anıyı anlatıyordu ama bir konserde birı anlatılmış bitmiş ortada Tanju yok ve tabi Sabih'te de milleti oyalayacak bir anı kalmamış. Bakmışkar olacak gibi değil bu ara için klavye üstadı Güven bir beste yapmış. Adı "İdrar Blues" olan bu parçanın sözleri de harika esprili ve Tanju'nun yokluğunda bu parça çalındı. Öyle çok sevdim ki konserden sonra bugün bile parçayı okuyorum. 

 Tanju tekrar sahneye gelince  "Umudumuz Var" ve "Bıktım " ile konser devam etti. Bu arada parçalara nakarat bölümlerinde herkes eşlik ediyordu. Konserde benim Osmanlıca Rock dediğim "Namütenahi Mubabbet" biraz daha heavy seslendirildi. Konserin benim için güzel sürprizi "New York New York"du. Bir zamanlar Frank Sinatra'dan dinleyip, sevdiğim bu parçayı Sabih Cangil Band'ın rock yorumuyla dinlemek harikaydı. 

RA'dan bu yana daha sonrasında Sabih'inde konserlerinde final parçası "Rock Fever" olur ve bu defa da gelenek bozulmadı. Hiç yoksa kırk yıllık bu parça yıllar geçtikçe önemini daha da arttırıyor. Konser bitmişti ama salon "Farkındayım" diye tempolu bir şekilde inliyordu. Grup bir kez daha sahneye gelip, "Farkındayım"ı ikinci kez seslendirdi. 

7 Ekim , Cuma gecesi harika bir konserle Sabih Cangil Band ile buluştuk. 

Aptulika

Günlük Değil GÜNDELİK 0038 - Pazar Keyfim: Kulak Misafiri

 


Radyo ODTÜ'de her pazar yayınlanan KULAK MİSAFİRİ'ni dinledikten sonra yazmadan edemiyorum. Bu gece de öyle oldu. Bu arada "GÜNDELİK" dedik ama "Dakikalık" oldu ya neyse. 

Bir ay öncesi Timothy B. Smith'in "Day By Day" albümüyle ilgili bir yazı yazmıştım ve hatta yazının başlığına da "Bu albüme İlgisiz Kalan Kaybeder" gibisinden bir başlık atmıştım. İtiraf edeyim hiç ilgi görmeyen az okunan yazılarımdan biriydi. Oysa albümü çok sevmiştim ama yapacak bir şey yok, kimse yeni bir şey keşfetmek istemiyor. 

Albüm yazısından sonra hemen Bülent Seyitdanlıoğlu'ndan mesaj aldım. Yazıyı okumuş ve albümü sevmişti. Ve bu gece de Timothy B. Smith'e ayrılmış bir Kulak Misafiri programı yaptı. Öyle güzel hazırlanmıştı ki albümü ilk defa dinliyormuşum gibi geldi. Bir radyo programı dinlemenin en güzel yanı da bu yeni bir albümü tanımak ya da bilmediğiniz tınılara doğru keşifler yapmak. Radyo programı bunun için özel ve güzeldir.

Teşekkürler Kulak Misafiri. 

Bu arada Radyo ODTÜ'nün sitesinde radyo programı Kulak Misafiri'ni daha sonra da pod cast olarak dinleyebiliyorsunuz hatırlatayım.

Aptulika 

9 Ekim 2022

saat 23: 07

...Ve Karşılarınızda David Lee Roth!



 Seksenli yıllarda hangi konseri ya da albümüydü bilemeyeceğim ama kapağını çok iyi hatırladığım bir Frank Sinatra albümünde dinlemeye doyamadığım ve hala etkisi süren "New York New York" diye bir şarkı vardı. Bu parçayı sevdiğimi kimseye söyleyemezdim ancak bu Cuma gecesi Sabih Cangil konserinde de bu parçanın rock kavırı çalınınca doya doya dinledim.


Gene aynı yıllarda Van Halen albümlerini dinlerken bir adam sesiyle fena halde ayrılacaktı benim kulağımda. Sonra o Van Halen'dan ayrıldı, solo albümler yapmaya başladı ve işte budur dedim. Adam sanki hard rock  ve metal içinde Broadway müzikalleri havası getiriyordu.


Bu isim, David Lee Roth'du!

Van Halen konserlerinde sesinin gücü haricinde hareketli bir akrobat yeteneğinde sahnesiyle konser coşkusunu arttırıyordu.

Ama onun sesi ayrı önemliydi ve Broadway müzikali tadındaydı. 

O bir anlamda Rock'ın Fred Astaire gibi biriydi

Ve David Lee Roth bugün (10 Ekim) doğdu.

Ve 68 yaşının baharında.



 

Günlük Değil GÜNDELİK 0037 - Pazar Sendromu

 

Georg Baselitz

Hafta sonu yazı paylaşmadım, çünkü tıklanma ve okunma oranları bir anda düşüveriyor. Nedendir bilmem, en coşkun şekilde yazma isteği de bana Cumartesi ve Pazar günleri geliyor. Hele o pazar sabahları insanlar kahvaltı ettikten sonra ne yazılmış, çizilmiş diye bakacaklar sanıyorum ama nafile. Bu arada Cumartesi ve Pazar günü paylaştığım yazılar bir hafta sonra yoğun bir takip alıyor ama insanın ilk anda şevki kırılıyor.  Bu hafta sonu Sabih Cangil konseri izlenimimi paylaşacaktım ama vazgeçtim. Yazdım yazmasına ama pazartesi paylaşacağım. 

Herkes için Pazartesi sendromu olur ama benim için Pazar sendromu oluyor. 

Aptulika

9 Ekim 2022

saat 21:42

8 Ekim 2022 Cumartesi

Günlük Değil GÜNDELİK 0036 - Kuzguncuk'a Karagözün Gemisi geldi!


 

Yazının başlığına şunları atmak isterdim... buyrun bir bakın:

- Bu hafta Kuzguncuk'ta renkli evler ve merdivenler bir aylık attaya gitti.

- Kuzguncuk'ta döner kuyruğuna girmek yerine neler neler yapılır. 

- Kuzguncuk'ta boyalı lavanta festivali bir aylık ara verdi.

Yaklaşık iki senedir Kuzguncuk denilince akla bunlar geliyor. Her yer yeme, tıkınma, ev önünde fotoğraf çektirme vesaire vesaire sürüp gidiyor. 

Ama bu hafta özel bir durum var. Bu ay Kuzguncuk'a Karagözün Gemisi geldi!

Kuzguncuk'ta Türk resminin büyük ustası Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun yapıtları sergileniyor. 

Kuzguncuk İmoga Sanat Galerisi'nde sergiyi ziyaret edebilirsiniz.

Bedri Rahmi Usta Kuzguncuk'a hoş geldin!


Aptulika

8 Ekim 2022

Saat 23:30


Bu Pazar, Kulak Misafiri'nde Timothy B. Schmith var.



Sevgili dostum Bülent Seyitdanlıoğlu'nun hazırlayıp, Bengi Dolgun ile birlikte sunduğu KULAK MİSAFİRİ radyo programını dinlerken, çoğu kez, "Vay be bu programı bende yapmak isterdim." dediğim çok olmuştur. Ama şunu da çok iyi bilirim ki Bülent benim yapacağımdan çok daha farklı noktalardan hareketle o programı işleyecektir. Bu yüzden onun programlarını dinlemek beni ayrı heyecanlandırır, bir anlamda benim boşlukta bırakacaklarım dolar. Sadece radyo programı değil, bir kritik yazısı, çizim ya da bir fotograf ya da her ne varsa... onu oluşturanın bir penceresi varsa benim için değerlidir. İşte o pencereden bakış ayrı bir ufuk verir. Çoğu insan artık bir albüm kritiği ya da bir konser izlenimini önemsemiyor, hatta "Yahu artık her şeye ulaşıyoruz, aracıya ne ihtiyaç var diyebiliyorlar. Ki haklı olabilirler ama her şeye tek bir pencereden bakmak yerine başka pencereleri de kullanmak keyifli değil mi? 

İşte benim için radyo programı dinlemek de böyle bir şey ve KULAK MİSAFİRİ bana yeni pencereler açıyor. 

Bu pazar günü yayınlanacak KULAK MİSAFİRİ'nin gene özel bir konuğu var. Her zaman ki gibi özel bir seçim. Bu seçimlerin bir güzel yanı da sizin için keşiflere de kapı açacak olması. 

Neyse sözü daha fazla uzatmadan Bülent Seyitdanlıoğlu'nun tanıtımıyla bu Pazar günkü KULAK MİSAFİRİ'ne bir göz atalım.




Çok özel bir isim; iyi bir bas gitarist ve iyi bir şarkıcı olduğu gibi iyi bir şarkı yazarı kendisi.

Daha çok Eagles ile tanıyoruz onu; ama öncesinde mücevher değerinde Poco yılları var ve yine çok özel solo albümler.

Kariyerinin son durağı ise Day By Day.

Bu hafta Kulak Misafiri'nde Timothy B. Schmith var.

Biz heyecanlıyız, sizleri de bekliyoruz...

Canlı dinlemek için: www.radyoodtu.com.tr

www.radyoodtu.com.tr

Ana Sayfa | Radyo ODTÜ 103.1



7 Ekim 2022 Cuma

Yılmaz Karayalım Yaşamını Yitirdi



Haberi biraz önce müzik yazarı Cumhur Canbazoğlu'nun sinema müzik. com sitesinden öğrendim. Aynen aktarıyorum. 

"1970 yılların gözde gitaristlerinden Yılmaz Karayalım yaşamını yitirdi. Karayalım daha sonra kayıt stüdyolarında tonmaister olarak çalışmış, albüm prodüksiyonlarına gitrist olarak katılmış, birçok yapımda düzenlemelere imza atmıştı."


***


Haberi ve diğer haberleri ( müzik tarihimize dair çok güzel haberler , hem de arşivlik bilgiler mevcut) takip etmek için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz:

https://www.sinemamuzik.com/detay/yilmaz-karayalim-yasamini-yitirdi


Aşağıdaki TRT kaydı olan 1970'lerdeki videoda Yılmaz Karayalım ortada ve ayakta. olan gitarist.




Variety : "Roger Waters'ın politik çıkışlarının Pink Floyd'un katalog satışlarını etkiliyor."




Roger Waters'ın son zamanlardaki Ukrayna ve Rusya savaşıyla ilgili yaptığı açıklamalar ve ABD'nin bu savaştaki kışkırtıcı tavrına eleştirileri gündemin üst sıralarına oturuyor. Sanatçının bu yorumlarının eski grubu Pink Floyd'un katalog satışı görüşmelerini ekilediği ve hatta durma noktasına geldiği de bildiriliyor .

Variety tarafından yapılan haberde, grubun “kayıtlı müzik kataloglarının ve diğer varlıklarının birkaç aydır  satın alındığını ve bunların değerinin 500 milyon dolara kadar çıktığını” bildirdi. Ancak grubun kurucusu ve eski elemanı Roger Waters'ın politik çıkışlarının, potansiyel alıcıları yani bu işe para yatıracak olanların böyle bir anlaşmanın değerini sorgulamasına yol açtığını ve hatta vazgeçmelerine neden olduğunu bildirdi. 

Waters, dünya siyaseti konusunda her zaman duyarlı olduğu vurgulanan haberde, Waters'ın en son  Rolling Stone'a yaptığı yorumlarının  "başka bir seviyeye çıkmış gibi görünüyor." denilerek - eh hani biraz da "çizmeyi aştı" der gibi - haberde aba altından sopa da gösterilmiş. Variety'nin haberi şöyle devam ediyor: "Waters, ana akım medyayı 'batı propagandası' olarak nitelendirerek, Ukrayna'daki iddia edilen Rus savaş suçlarını 'yalanlar, yalanlar, yalanlar' olarak nitelendirdi ve ABD'yi 'dünyadaki en kötü [ülke]' olarak nitelendirdi.”


Pink Floyd'un katalog satışını Roger Waters'ın politik çıkışının etkileyici olduğunu haberine taşıyan Variety,  vergi sorunları, artan faiz oranları, İngiliz sterlinin değer kaybı, küresel durgunluk endişeleri ve daha da yüksek bir fiyat elde etme olasılığı gibi çeşitli değerlendirmelerin de satış sürecine aynı şekilde etki ettiğini belirtti.  

Waters'ın, Pink Floyd'un katalog satışına dahil olan taraflardan sadece birisi olduğu vurgulanan haberde,  Nick Mason , David Gilmour ve ölen klavyeci Rick Wright'ın varislerinin de  yapılacak herhangi bir anlaşmada söz sahibi olacakları belirtildi. 

 Waters'ın eylemleri şüphesiz eski grubuna yansıyor. Rock'çının yorumları, potansiyel alıcıların duraklamasına, potansiyel olarak ödemeye istekli oldukları fiyatı düşürmesine veya hatta hepsini birlikte çekmesine neden olabilir. Variety , en az bir potansiyel alıcının Waters'ın yorumları nedeniyle teklifini geri çekmeyi düşündüğünü kaydetti.

Habere eşlik eden bir başka kaynakta da “Diğer grup üyeleri öfkeli olmalı” denilerek, Roger Waters ile diğer Pink Floyd üyelerinin birbirine düşürülmesi çabaları da dikkat çekmiyor gibi değil hani. 



Variety'deki haber ve Jem Aswad yorumunun tam halini aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:

 https://variety.com/2022/music/news/roger-waters-israel-ukraine-pink-floyd-catalog-sale-1235392886/



6 Ekim 2022 Perşembe

Bon Jovi'nin Davulcusu Tico Torres bugün 69 yaşına adım attı.



Bon Jovi'nin İstanbul konseri, bu zamana kadar benim en unutamadığım konserlerden biridir. Öyle güzel öyle keyifliydi ki ama grubun konserleri arasında kızların en az olduğu konser, İstanbul konseri olabilir. 

Sıkı rockçılar onları biraz es geçebilirler ama bana göre müzikleri rock adına oldukça değerlidir.  Hele geçen zaman içinde yaptıkları tarzdan taviz vermemeleri de ayrıca takdire şayandır. Grubun vokalisti Jon Bon Jovi elbetteki yakışıklı bir arkadaş olduğu için kadın hayranları da oldukça fazladır. 

Bon Jovi'nin "Always" şarkısı grubun davulcusu Tico Torres'in 1996 yılında güzel Çek model Eva Herzigova ile evlilik töreninde grup tarafından canlı olarak çalınmıştı. Hepimizin "vay be" dediği bu düğünden 3 yıl sonra ayrlacaklardı. 

Konu biraz magazin başladı ama  şimdi konumuza gelelim. Hector Samuel Juan Torres bugün 69 yaşına girdi...  Yani bu kişi bizim şimdi bildiğimiz haliyle ve kısa haliyle Tico Torres.

Usta davulcu Tico Torres, 7 Ekim 1953'te New York'ta dünyaya gelmişti. Kübalı  bir anne ve İtalyan kökenli bir babanın oğlu olan Torres, lise döneminde caz dinliyordu ve ilk çalışmalarını da caz müzisyeni Joe Morello ile  yapmıştı.   John Coltrane, Elvin Jones, Led Zeppelin ve The Beatles'tan etkilenerek müziğe adım atan Torres,  Bon Jovi’ye katılmadan önce içlerinde Franke and the Knockouts, Pat Benatar, Chuck Berry, Cher, Alice Cooper ve Stevie Nicks gibi isimlerin bulunduğu müzisyenlerle hem stüdyo hem de canlı performanslarda çalışıp, toplamda 26 albüm kaydına katılmıştı.

1983 yılında Bon Jovi’nin davuluna geçen Tico Torres, meziyetleri arasında ressamlık da olan bir isim.

 İyi ki Doğdun Tico Torres


Patti Smith'in Instagram paylaşımları sanat yapıtına dönüyor.



 Patti Smith, müzisyenliğinin yanısıra yazarlığıyla da artık kendisini kabul ettirmiş bir isim. Ülkemizde de bir çok kitabı dilimize çevrilen Smith, şimdilerde yeni bir kitap daha çıkartmaya hazırlanıyor. 

Patti Smith'in "A Book of Days" adını taşıyan kitabı Instagram paylaşımlarından ilham alınarak oluşturulmuş. Land Camera 250 ile çekim yapmasıyla tanınan Smith, instagram paylaşımlarında telefonundan çocuklarının portreleri, kedisi gibi görüntülerini paylaşırken  oluşan takipçileriyle sıkı bir ilişki kurulmuş. Bu zamanla Smith'in dünyasına açılan bir pencere oluştururken günlük kahvelerinin fotoğrafları, okuduğu kitaplar, sevilen kahramanların mezarları - William Blake, Dylan Thomas, Sylvia Plath, Simone Weil, Albert Camus ile doğrudan bir bağ oluşmuş. 

Bu paylaşımlar zamanla, sanata ve müziğe adanmış bir hayatın hikayesi şekline dönmüş.  Kitapta “yıldönümü incileri, bir annenin anahtarlığı ve bir kocanın Mosrite gitarı” ve “Smith'in yoldaki ve yol dışındaki yaşam arşivlerinden fotoğraflar: tren istasyonları, karanlık kafeler, her zaman yakınlarda olan bir defter gibi vintage görüntüler var. Geniş kapsamlı ancak samimi günlük notasyonlarda Smith, dünyanın dört bir yanındaki seyahatlerinden gönderileri paylaşıyor.”

 Patti Smith'in " A Book of Days" isimli kitabı15 Kasım 2022'de çıkacak.  Daha önceden Smith'in, "Çoluk Çocuk", "Hayalperestler", "Adanmışlık", "M Treni" kitapları dilimize çevrilip, yayınlanmıştı... Dilerim bu yeni kitabı da ülkemizin kitabevi raflarında görebiliriz.