Sayfalar

25 Eylül 2022 Pazar

Rose Adası'nın İnanılmaz Hikayesi



Thomas More'un "Ütopya" adlı eseri hangimizin aklını çelmemiştir. "Olmayan Yer", hiç gerçekleşmeyecek olsa da o ada hep hayallerdedir ve heyacanı hiç bitmez. İşte bu hafta bulup, izlediğim bir İtalyan filminin isminde "Rose Adası"nı görünce hemen dikkatim çekilecekti. 
Sydney Sibilia’nın yönettiği “Rose Adası’nın İnanılmaz Hikayesi” fimi bu ütopyanın yaşadığımız hayatta gerçekleşebileceğini gösteriyor. İki genç adam İtalya karasularından uzak her türlü mali ve hukuki denetimin olmadığı bir ada inşa ederler ve burası 400 metrekarelik bağımsız devlet haline gelir. Film elbette bir kurgu ama gerçek bir olaydan esinlenerek yapılmış.  Evet ben de bunu duyunca, "nasıl yani!" diyerek şaşırdım. 

Bu olayın gerçek hali, 1968'de geçiyor, yani o tarihe "68 Kuşağı", "68 İsyanı" diye geçen zaman diliminde. Yaratıcı fikirleri olan ama düzene ayak uyduramayan, eh biraz da  çılgın bir mühendis olan Giorgio Rosa, arkadaşı Maurizio Orlandi'yle birlikte  İtalyan kara sularının 500 metre ilerisinde, 400 metrekarelik bir platform inşa ederler. Bu platformun konulduğu alan İtalya'ya ait karasularda gözükmediği gibi hiç bir ülkeye de ait değildir. (Bu arada filmin sonunda da yazdığı gibi bu olaydan bir kaç yıl sonra bu karasuları mevzuatı BM tarafından değiştirilerek bu tip tarafsız karasular bırakılmamış)  

İki kafadarın kurduğu bu platform bir süre sonra Rose Adası Cumhuriyeti adını alacaktı. Bu ada gençliğin ilgi odağı olur, hatta buradan vatandaşlık almak için yüzlerce başvuru yapılır.    O dönem 68 isyanı ve üniversite işgalleriyle başı belada olan İtalyan hükümeti, Giorgio Rosa üzerinde baskıyı artırınca o da Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi’nden bağımsızlıklarını tanımalarını ister. Komik ama gerçek, bu adanın bağımsızlığı tanınacak bir duruma bile gelir. Ancak İtalyan hükümeti, 5 vatandaşlı bu adaya devasa bir savaş gemisiyle gelir. Bu da İtalya'nın 2.Dünya Savaşı'ndan sonraki bir başka ülkeye yapılan ilk işgal kararı olarak da tarihe geçer. Ada sakinleri savaş gemisine esir olarak alınır ve  Rose adası yani platform  top ateşiyle imha edilir.  Bu arada Ada'nın o 5 vatandaşı İtalya'ya dönünce de sürgün hükümetini ilan etmişler.  

Filmde bu gerçek olay biraz 68 isyanı ile birleşerek, İtalyan sağının tutucu politikacılarını da yeren bir bir mizahi yaklaşım da içermiş. İki saatlik süresine rağmen sıkılmadan zevkle izlenen bir film. Bu arada arkada çalan müziklerde dönemin ruhuna göre, Schoking Blue, The Kinks,  Jimi Hendrix, The Human Beinz birbiri ardına akarken dönemin İtalyan şarkıları da kulağımıza çok da yabancı gelmeden arzı endam ediyor. 




Üstteki resimde Rose Adası'nın filmdeki vatandaşları. 



Bu resimde de gerçek hayattaki Rose Adası'nın kurucuları. 




Soldaki resimde çılgın mühendis Giorgio Rosa'yı oynayan Elio Germano... Sağda ise gerçek hayattaki Giorgio Rosa. Filmde Rosa karekteri üniversiteli biri olarak çizilmiş ama gerçek Rosa o ütopyayı gerçekleştirdiğinde 40 yaşında. Filmde böyle bir değişiklik biraz da 68 isyanı ve  öğrenci hareketleriyle bağ kurulması için yapılmış. 




Gene gerçek Rose Adası'ndan bir fotoğraf. 1968'de bu adaya akın akın gençler geliyor. Uzakta ada platformu görülüyor. Bu fotograf o dönemin gazetelerinde yayınlanıyor ve Vatikan İtalyan hükümetini uyarıyor. 



Bu da gerçek Giorgio Rosa'nın 90 yaşındaki hali. İtalya'nın bu güzel insanı 2017 yılında hayata gözlerini yummuş. 
Onun hayat hikayesi Vikipedia'da aynen şöyle yazılmış: 
"Giorgio Rosa;  Rose Adası Cumhuriyeti'nin kurucu devlet başkanıdır. 24 Haziran 1968-13 Şubat 1969 tarihleri arasında bu görevi sürdürmüştür. Adanın 13 Şubat 1969 tarihinde İtalyan donanması tarafından imha edilmesi üzerine sürgün hükümeti kurmuştur. "



  Giorgio Rosa'nın kurduğu  Rose Adası Cumhuriyeti2nin 1968'deki gerçek fotografı. Şakası yok tam sekiz ay boyunca buranın kurucusu ve devlet başkanı Giorgio Rosa'ydı.  


* * * 

2020 yılı yapımı filmi bu sabah izledim ve çok sevdim. Hem paylaşayım hem de bundan 50 yıl önceki bir bağımsız ada devleti deneyimini anayım dedim. Bulursanız mutlaka izleyin derim. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder