Sayfalar

10 Mart 2021 Çarşamba

Terminaldeki 4 kanka



Bu yazıyı kaç kişi okur, hatta kaç kişi okumadan tıklar geçer bilemem ama Terminal Station isimli bu grubu dinlemenizi çok isterim. Hatta bu grubu sadece dinlemenizi değil,  fikirlerinizi de merak ederim. Yazıya başlamadan önce bu grubun beni çok heyecanlandırdığını söylemeden edemeyeceğim. Öyle yeri göğü inletecek ahım şahım bir grup değil ama heyecanları ve samimiyetleri yeter de artar. 



Terminal Station

"Brotherhood"

Hard Rain Records

(2021)

Basit ve sade hatta yazıdan ibaret bir albüm kapağı ama yazı karakteriyle akıllara hemen 1970'leri getiriyor. Açıkcası albümü dinlemeden önce kapağa bakıp bir soul grubu olduğunu bile sandım. Dinleyince 70'lerin izinde giden bir blues rock grubu olduğunu görecektim. Bu albümle ilk defa Terminal Station grubuyla tanışmış olsam da "Brotherhood" onların üçüncü albümü olmaktaymış. Bu yanılgı bana ait olmasa gerek zira dünyada geniş bir kesim grubu bu albümle tanımaya başlıyor gibi. 

Albüme geçmeden önce Terminal Station'un öyküsüne bir bakalım. Grubun gitaristi ve vokalisti Scott Smith, 1990'larda Kanada, Vancouver'daki sakin hayatına bir nokta koyup müzik yaparak dünyayı gezmeye karar verir. Bu bir anlamda beraber müzik yapacağı kardeşlerini bulmak içindi. Bu da öyle hemencecik olamamış ve 1996 yılına kadar sürmüş. İlk olarak rockabilly grubu Bughouse Five ile bir bar programında birlikte çaldığı basçı Jeremy Holmes ile tanışmış. Ardından davulcu Liam MacDonald ve en nihayetinde de piyanist Darry Havers ile Terminal Station kadrosu çıkıvermiş. 

Scott Smith'in gitaristliğini besleyen gruplar Allman Brothers Band, Walter Trout ve 70'lerin rock'ı olmuş. Bu yüzden albümde Allman Brothers etkisi bir hayli hakim. Blues ise 70'lerin rock çizgisiyle buluşuyor diyebiliriz. "Brotherhood" albümünün en dikkatimi çeken yanı blues rock soundu içinde bas gitarın böylesi dolgun ve yoğun yer alması oldu. Basçı Jeremy Holmes'un ismini bir yerlere not edin derim, zira öyle zevkli ve hakim tınılar çıkartıyor ki, kulak vermemek imkansız gibi. Holmes için virtüoz demek olası olsa da bunu bir grup elemanı olarak yapması ve abartısızlığı övgüye değer. Davulcu Liam MacDonald için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Albümü dinlemeye başlamamla birlikte ilk yargım, "davulda bir deli var" demek olacaktı. Ancak albümün bütününde davulun da uyumlu vuruşları dengeyi sağlayacaktı. Dörtlüyü tamamlayan keyboardçı Darryl Havers ise grubun en yaşlısı ve birleştirici unsuru olmakta. 

Albümde açılışta yer alan "Barrellhouse", her elemanın kendini sunduğu güzel bir parça. Enstrümantal olan bu yapıtta armonika katılımı harika oturmuş. Allman Brothers izinde giden "One More Bottle", tam anlamıyla ustalar saygı niteliğinde. Benim için en dikkat çekici olan ise "Ain't Giving up on Rock N' Roll"du. Gitar riff'lerinin nakarat vari çınlayışına kesmeler atan saksafon katılımı harika bir etki yaratmış.

Terminal Station ve albümü için olağanüstü yargısını koymak abartı olur. Hatta bazı müzik eleştirmenlerinin yaptığı yorumlarda onları çiğ ya da sıradan bulanlar bile var. Ancak onların en değerli yanı kadro olarak birbirini bütünlüyor olmaları. Bu bir grup için harika bir özellik ama aralarından birini çekip aldığımızda her şey biter gibi geliyor. Onları bir masa olarak kabul edersek ayaklardan birini değiştirmeye kalkarsanız, fena halde sırıtır. Yani birbirlerinin gönüllerini hoş etmeleri akıllıca olur. 

Aptulika



 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder