Sayfalar

10 Ocak 2021 Pazar

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 160



Yu Hua
 "Kanını Satan Adam"
Jaguar Kitap
Çeviri: Erdem Kurtuldu
 (2018)

Çin ile ilgili bu zamana kadar hiç bir şeye merak duymamış ve ilgim de olmamıştı (Buna Mao da dahil). Hani herkesin dünya üzerinde en çok görmek istediği yerler arasında Çin Seddi vardır ya, benim o konuda yükseklik korkum sebebiyle öyle bir isteğim zaten olamazdı. Müzik derseniz, Çin müziğini dinlemem imkansız. Yani hayatımda Çin hep benden uzak bir diyar omuştur, bu zamana kadar. Bu hep böyle sürmüştü ama geçen ay Yu Hua isimli bir yazarla tanışmam varolan bu durumu değiştirdi ve önümde Çin'e açılan bir kapı oluştu.

Dışarı fazla renk vermesek de içimizden, "Şu edebiyata... romana falan ne gerek var" deriz ya, hatta kimi zaman bazılarımız, "Ben daha ciddi şeyler okurum, romanla falan zamanımı harcamam." da der ciddiyetle. Oysa bunca yıl sonra edebiyatın sınırları yok edip insanları buluşturan en önemli şey olduğuna karar verdim. Elbette bunu başka sanat dalları da sağlar ama edebiyat kadar etkili olabileceğini sanmıyorum. Edebiyat her ülkenin kendi diliyle ürettiği bir sanat ve biz onunla çeviri sayesinde buluşuyoruz. Müzik ise herkesin kulağı ile ulaşabileceği ezgilerden oluşuyor ama bana kalkıp otantik bir Çin ezgisi dinletin, bende kapıların hepsi kapanır. Hiç bilmediğim bir dil olan Çince ile yazılmış bir roman bana daha geniş bir kapı açabiliyor. Bununda sebebi edebiyatın insanı anlatıyor olması galiba. 

Bence bir ülkeye seyahat etmektense, o ülkenin iyi bir edebiyatçısının yapıtını okumak daha iyidir. O ülkeye gittiğinizde insanları gene yabancı olarak gözlemliyorsunuz... oysa iyi bir romanla o insanları tanıyorsunuz. Yu Hua'nın "Kanını Satan Adam" romanı beni Çin ve insanıyla buluşturdu. Üç hafta önce yazarın "On Sözcükte Çin" isimli bir deneme kitabı elime geçmişti. Kitabın "Avam" bölümünde bir kan patronundan bahsediliyordu. Hastanelerde en sıradan hemşireden bile daha alt seviyede olan bu adam yıllar içinde yetkinleşmiş, konusunda uzman bir "avam kralı" mertebesine erişiyordu. Öyle ki o hastaneye gelen köylülerin gözünde en iyi cerrah hatta başhekimden bile daha muteber biriydi. Yoksullar ve köylüler ona gelir kanlarını satarlar, o da onların kanlarından büyük bir servet yapar. O yoksulların gözünde basit bir çalışan değil, "kan patronu" idi. Ona gelenler kan vermek için hediye de getirmek zorundaydı. İşte o bölümü okurken bu avam kralı dikkatimi çekmişti.  "On Sözcükte Çin" kitabından sonra da hemen "Kanını Satan Adam" romanını okumaya başladım. 

Yu Hua'nın romanlarını okumadan önce herkese "On Sözcükte Çin" kitabını öneririm. Zira bu hem Hua'nın eserleri için, hem de Çin ile ilgili bir kılavuz vazifesi görecek. 

"Kanını Satan Adam" romanının kahramanı Xu Sanguan, ipek fabrikasında çalışan bir işçi. Amcasını ziyaret için gittiği köyünden dönerken, onun gibi şehre giden iki akrabasıyla karşılaşır ve birlikte yola koyulurlar. Onunla birlikte şehre giden ikilinin kan satmaya gittiklerini öğrenir. İşin ucunda para olması ve biraz da meraktan Xu Sanguan da  kanını satar. Eline geçen parayı sadece ailesi için harcaması gerektiğine inandığı için evlenmeye karar verir ve börekçi güzeli Xu Yulan’la evlenir ve üç oğlu olur. 

Çin'in politik ve tarihi atmosferi içinde birbiri ardına bir serüvenin içine gireriz. Çan Key Çek'in feodal döneminin Çin'inde başlayan öykü Mao döneminde devam eder.  Kültür Devrimi, kıtlık yılları gibi zor ve toplumu altüst eden dönemlerde Xu Sanguan'ın kan serüveni devam eder. Feodal dönemde hastanedeki kan şefi, gelen köylüleri kanını satması için seçmek için onlardan hediye alırken, devrimden sonra hediye almaz ama aynı düzen devam eder.

Romanda en ilginç durumda Xu Sanguan ilk çocuğu Yile'nin kendisinden olmadığını öğrenmesidir. Hatta kıtlık zamanı aç kalan ailesinin durumuna üzülen baba gene kanını satar ve gelen parayla ailesine bir lokantada erişte ziyafeti çeker. "Ben bu parayı kanımla kazandım" diyerek kendi kanından olmayan Yile'yi götürmez.  Ancak aynı Xu Sanguan romanın sonlarına doğru hayat mücadelesi veren Yile'nin hastane masraflarını karşılamak için hayatına rağmen kan verecektir.

Yile', Xu Yulan'ın ilk yavuklusundan olan gayri meşru çocuğudur. Bu kitabın örgüsü içinde hep karşımıza çıkar. Aynı şekilde aldatılan koca olan Xu Sanguan da başka biriyle birlikte olmuştur ama ahlaki iki yüzlülük erkek olduğu için onu suçlamaz. Bu söylentiler kültür devrimi zamanında da daziboalar'a (yani bir nevi duvar gazetesi) taşınır ve Xu Yulan bir anda devrim düşmanı yerine konulur. 

"Kanını Satan Adam" romanında acılı, yoksul, fırtınalı  bir hayat; bunaltmadan ve acıklı bir havada salya sümük etmeden veriliyor. Yu Hua, Çin'in üç döneminde de ( feodalizm, devrim ve karma ekonomi) muhalif olan bir yazar ama eserini verirken muhalif yanını didaktik ve sert biçimde vermiyor. Her şeyden önemlisi de o coğrafyanın insanlarını bizlere taşıyor. Çin yazınında modern bir edebiyatçı ile karşı karşıyayız ve edebiyatın en önemli yanına yani, insanları insanlarla buluşturmasına şahit oluyoruz. 

Aptulika

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder