Sayfalar

15 Aralık 2020 Salı

Her Daim ve hep Rock'n Roll : ERKUT TAÇKIN

 


Daha ortaokula gidiyorum ve tarih 1975 gibi bir şey, hani 13 bilemedin 14 yaşlarında falanım. O zamanlar Ortaköy Gazi Osman Paşa Ortaokulu'nda son senem. Okul'un öğle tatillerinde hemen çıkıp, ya köprünün ayaklarının olduğu yere gidiliyor ya da ters istikamete doğru koşturup Ortaköy Camii'nin olduğu sahile soldan kıvrılarak kendinizi atıyorsunuz. Ben de bu ikinci istikamete doğru yürür ama sola kıvrılmaz devam ederdim. Kabataş Lisesi istikametine doğru giden caddenin üzerinde bulunan kilisenin kapısının yanında ufacık bir dükkan benim değişmez menzilimdi. Burası bir plakçıydı. Aklımda adı hep Aşkın Plak diye kalmıştır ama o adamın mı adıydı yoksa dükkanın mı ya da her ikisi birden miydi şimdi cidden çıkaramıyorum. Bu arada Aşkın Plak ismini bile yanlış hatırlıyor olabilirim, artık ismi yanlış yazdıysam da beni affetsin. Beni tanıyanlar bilirler isim hafızam sıfırdır, simayı tanırım ama ismi çoğu zaman unuturum. Her neyse o plakçıyı bugün bile çizebilirim öylesi aklımda mıh gibidir. Biz gene ona Aşkın Plak diyelim. İşte oraya her gün uğrar olmuştum. İlk önce vitrine bakar yeni asılan plaklar var mı diye bakardım. Nazareth, Uriah Heep müziğinden önce o plak kapaklarıyla orada aklıma yer etmişti. Ancak o dönem Hey dergisinde gördüklerimi yani dönemin Türk Hafif Müziği 45'likleri ilgi alanımdaydı. Dergide yeni çıkanlar ya da liste başı plaklardan seçmeler yapar kaydettirirdim. O dönem Örovizyon Yarışması Türkiye elemelerinde birinci gelen dışındaki (bana göre hakkı yenmişler) şarkıları kağıda yazar kaydettirirdim. Aşkın Plak bunları tek tek plaklardan kaydediyor olsada bu külfetten yorulmazdı. Ancak bir sefer istediğim kayıttan şikayet etmişti. Üstelik bu kayıt tek tek plaklardan seçme değil tamamen bir Long Play'dendi, yani o plağı koy sonra  bir başka plak eziyeti yoktu, uzunçalar plağı koyuyorsun ve kayıt. Oysa bu plağın kaydını almaya gittiğimde Aşkın Plak bana, " Bu ne yahu adam çok böğürüyor. Kayıt yaparken müşterimi de kaçırıyordu." 

Aşkın Plak'tan daha önce yaptığım kayıtlar genellikle Türk Hafif Müziği denilen türdendi ama bu sefer ki bir rock plağıydı. Hoş o döneme kadar Sweet, Suzi Quatro falan da kaydettirmiştim ama sorun olmamıştı. Bu seferki Türkçe olunca bizim Aşkın Plak için yabani kalmıştı. O döneme kadar Erkin Koray, Barış Manço, Cem Karaca da sorun olmuyordu ama bu sefer ki bir acayip gelmişti. Tabi hem ona hem de dükkanın kapısında geçene. 

Bu plağın kapağı da o güne kadar alışık olduğumuz Türk plakları gibi  değildi. At üzerinde bir adam, kimseyi umursamaz bir vaziyette duruyor. Kapağın sol tarafında da kocaman bir yazı ile "Erkut Taçkın" yazıyor. Yani "kendimi allayıp pullamam ben buyum, beni tanıyan ya da tanımak isteyen  alır dinler, işte o kadar!" der gibiydi. Açıkcası ben de tanımıyordum, sadece Hey dergisi'nde çıkan haber bana referans olmuştu. 

Erkut Taçkın'ın kendi adını taşıyan ilk ve tek LP albümü o yıllarda içinde yer alan "Beyaz Ev" şarkısı dışında pek önemsenmedi ama benim her daim unutulmazım olacaktı. Aradan geçen uzun yıllar sonra ise hele ki 2000'li yıllardan itibaren önemi daha bir güzel anlaşılacaktı. 

12 parçanın yer aldığı o plaktaki kadroya da bir bakar mısınız ?

Bas Gitar – Melik*, Uğur Başar

Bas Gitar, Piyano, Akustik Gitar – Onno Tunç

Davul – Asım Ekren, Cezmi Başeğmez

Davul, Vokaller – Cengiz Teoman

Elektro Gitar – Berco*, Neşet Ruacan

Elektro Gitar , Vokaller – Nuri Bora

Flüt, Alto Flüt, Tenor Saksofon – Süheyl Denizci

Gitar – Selçuk Başar

Perküsyon – Arto Tunç*, Selim Selçuk

Synthesizer [Moog], Mellotron, Org, Piyano – Garo Mafyan

Tenor Saksofon – Erol Duygulu

Trombon – Halil Saçlı

Trombon, Piyano – Elvan Aracı

Trompet – Erdoğan Ergun

Vokaller – Serdar Oksay


Albümde yer alan parçaların çoğu yabancı parçalardan yapılmış düzenlemelerdi. Ancak dinlediğinizde her biri Erkut Taçkın'ın yorumuyla ona has bir ayrıcalık kazanıyor ve Rock halini alıyordu. O dönem Türkiye'sinde plak şirketleri gene de bu tip sürprizler yapıp, liyakatı taçlandırabiliyordu demekki. İyi kide öyle yapmışlar ve Erkut Taçkın'dan böyle bir iz kalmış oldu keşke devamı da gelmiş olsaydı.

Aptulika



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder