Sayfalar

19 Eylül 2019 Perşembe

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 119


Selçuk Altun
 "Ardıç Ağacının Altında"
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
(4. Basım 2019)

Her hafta bu köşede bir kitap tanıtmayı rutin hale getirmek istiyorum istemesine ama kimi zaman yoğunluktan dolayı ya kitap okumamış oluyorsunuz ya da yazı yazmakta zorlanabiliyorsunuz. Benim durumumda şu anda aynen böyle. Peki, kitap okumaya vakit bulamadım mı? Tam tersine kitap okuyarak dinleniyorum ve sizlere tanıtmayı çok istediğim bir roman da var. Ancak bu sefer ki durum kitapla ilgili yazacağım çok şey olması. Yani hakkını vererek, adeta üniversite tezi olabilecek bir yazı hazırlamak istedim. Böyle olunca da bir hafta sonrasına yer vereyim de üzerinde daha çok kafa yorup, çalışayım dedim. Ama bu seferde erteleye erteleye, büyük ihtimal unutabilirim de... İyisi mi dumanı tüterken yazmak. 

Üstte gördüğünüz satırları iki hafta önce yazmıştım. Yani sizin anlayacağınız o yazıdaki evham gerçek hale geldi. Ancak gene de yazmayı deneyeceğim. Yazıların aksaması ve gecikmesi şu sıralar hazırlandığım bir sergi arifesinden kaynaklanıyor. 4 Ekim'de başlayacak sergim için harıl harıl çalışıyorum ve bu da ister istemez böyle dağılmaları getiriyor. Bu açıklamaları yaptıktan sonra  artık kütüphanemize katacağımız kitapla ilgili yazmaya başlayayım derim. Ancak yazıda olabilecek dağınıklıklar için şimdiden affınıza sığınırım.

Selçuk Altun, 2001'den bu yana dokuz roman, üç de deneme alanında eserler vermiş edebiyatçılarımızdan biri. 1973'te Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü'nü bitiren yazar, özel sektörde genellikle finans kesiminde yöneticiliğin yanı sıra YKY'de yönetim kurulu üyeliği ve başkanlık yapmış. Bu yaşam hikayesine Altun'un Bibliyograf, estet ve koleksiyoner olduğunu da eklemeliyiz. Bütün bu öz geçmişe baktığımda, eyvah yeni bir Hamdi Koç'la mı karşı karşıyayım diye biraz endişelendim, açıkcası. Romana ilk adımımı attığımda biraz "Muhteşem Gatsby" havasında geldi ve endişem son buldu, tabi buna yazarın koleksiyoner ve resim konusunda ilgili olması da etken olmadı desem yalan olmaz. 

Kitabın kahramanı Erkan, zengin bir yaşam sürdüren biri. Karısının bir trafik kazasında öldüğü haberini alır ve böylece birbirinin içinde helezon örgüsüyle akan bir öyküye dalıveririz. Romanda Erkan başta olmak üzere bütün kahramanları sosyal ve sınıfsal özellikleriyle ete kemiğe bürünmüş halde tanırız. Kendi adıma Erkan ve oğlu Taner'e fena halde gıcık olurken, 124. sayfada başlayan ikinci bölümde ise işin rengi değişecekti. Varolan her karekteri kitabın sonuna kadar tanıyacak ve yargılarımız sürekli değişecekti. Açıkcası bu kitabın son sayfasına kadar sürecekti.  

Çoğu zaman çok sevdiğim yazarlarda da olmuştur, konu gereği romana bir ressam girer, ama o karekter tam anlamıyla ressam değildir. Yani yazarın resim sanatıyla ilgisi ve bilgisinin olmadığını anlarız. Bu da doğaldır herkes her alanda yetkin olmayabilir ama gene de bıyık altından güleriz. "Ardıç Ağacının Altında" romanında resim sanatı ile ilgili bölümler sıklıkla karşımıza çıkıyor fakat bu sefer hedef tam 12'den vuruluyor. Bunun sebebi de, tabiki Selçuk Altun'un hem plastik sanatlara hem de sanat tarihine hakim yetkinlikte bir koleksiyoner olması. Kitabın kapağında Leonardo da Vinci'nin "Ginevra de' Benci Portresi" tablosunun olması da gelişi güzel bir seçim değil; romanın içinde de bu tabloyu yansımalarıyla bulacaksınız. Bir de ABD'deki bir hapishanede mahkumlarla Orhan Kemal'in "72. Koğuş"unun tiyatro olarak sergilenmesi var ki çok hoşuma gitti. Orhan Kemal'e başka göndermelerin de olduğu bu romandaki bu saygı duruşunu çok ama çok sevdim.

Yazının başında da dediğim gibi yazacak çok şey var ama daha da darmadağan edebilirim endişesiyle burada kesmeye niyetliğim. Ama son olarak şunu söyleyebilirim ki okunması keyifli olsa da alışık olmadığınız bir tarzı var. 

Aptulika
2 Ekim - 19 Ekim 2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder