Bilindik türkünün yeni haline şöyle bir bölüm eklemişler:
“Ne zaman serhoş oldum da
kaldıramıyom kolları”
Rory Gallagher ilk ne zaman serhoş oldu bilemeyiz elbette ama ömrünün büyük kısmını öyle geçirdiğini bütün kitaplar yazıyor.
Malum, rock alemi sadece saf müzikle yaşamaz, tatlı rekabetler, trajik öyküler ve delili olmasa da inanmayı tercih edip kuytularda eşe dosta büyük bir heyecanla anlattığımız efsaneler de bu dünyanın birer parçasıdırlar.
Rivayet odur ki Jimi Hendrix’e sorarlar “hocam, dünyanın en büyük gitaristi olmak nasıl bir his ve duygu?” Hendrix cevabı yapıştırır: “onu gidin Rory Gallagher’a sorun ” Hendrix’in bunu dediğine dair bir kanıt yok sanırım ama mesela sembollerinden biri olduğu efsane konser Woodstock’tan bahsederken “en iyimiz Alvin Lee idi” dediği tutanaklara geçmiş durumdadır. Yani Hendrix’in “benden iyisi var” demekle alakalı bir sorunu yok, bunu da zapta geçelim. O sanırım başkalarının sorunu daha ziyade.
İLK YILLAR
Gallagher’ın doğup büyüdüğü İrlanda, o yıllarda ülkemizdeki adıyla Serbest İrlanda Birleşik Krallığı'nın arka bahçesi gibi bir yer. Kıtlık gibi göç gibi türlü çeşitli belaları atlatmış ve adanın kuzey kısmında yeni belalara (Troubles) yelken açan bir yer, 1960’lar, karşı kıyı İngiltere 1960’lar başlayınca birden hareketleniyor, 3 yıllık bir zaman dilimine Beatles, Rolling Stones, Kinks, Animals, Who ve daha niceleri sığıyor, bir büyük patlama hali yani. O hareket radyoyla televizyonla İrlanda’ya da sirayet ediyor. Neticede rock’ın itici ivmesi sağlam öykünmedir, Ballyshanon’lu bir elektrikçinin oğlu, annesinin yerel bir şarkıcılık/oyunculuk kariyeri var. Belli ki kendisine “yapma etme evladım, sigortalı bir iş bul, sonra evlen ve üç çocuk” diyen olmamış, küçük yaşta ukulele ve gitara başlıyor çünkü aile desteğiyle. Üstelik eline aldığı çalgıda kısa sürede ustalaşmak gibi bir özelliği de var. Sadece gitar değil saksofon, banjo, mandolin ve elektrikli sitar da çalıveriyor eli değmişken.
TASTE DÖNEMİ
Yine sağlam bir rivayet kapımızı çalıp kaçacak: Jack Bruce’un Cream’i kurarken Clapton yerine Gallagher’ı düşündüğü ama farklı gerekçelerle bu birlikteliğin olamadığı söylenir. 1990 yılında Köln’de Bruce ve Gallagher birlikte sahne almışlardır. O konserin görüntüleri youtube’da var, Gallagher çalarken Bruce’un ona bakışı ve gülümsemesi bazı rivayetlerin yıllarca gizlenmiş delilleri gibi geldi bana.
Taste demiştik evet, Gallagher Eddie Cochran, Buddy Holly, Muddy Waters ve Lead Belly gibi farklı isimleri etüt ettikten sonra sanırım “bu kadar dinlemek yeter” deyip grup işine giriyor, yaşadığı şehir Cork’dan bulduğu bir basçı ve bir davulcu ile triosunu kurup yola çıkıyor. Yelkenlinin adı Taste. Taste başlangıcından beri saygı gören bir grup oluyor, İngiltere’de başta Marquee olmak üzere rock kulüplerinde olağanüstü performanslarla dikkat çekiyor. Cream’in 25-26 Kasım 1968’de Royal Albert Hall’da verdiği veda konserinde iki ön gruptan birisi Taste ( diğeri de yeni kurulmuş olan Yes, konsere gel vatandaş) bugün şansımız rivayetlerden açıldı ama ne yapalım, bu işler biraz da böyle, yine rivayete göre o iki konserde Cream sönük kalırken Gallagher’lı Taste acayip dikkat çekiyor. Cream sonrası Clapton ve Baker’ın kurduğu kısa ömürlü Blind Faith’in Kuzey Amerika turnesinde de ön grup Taste yine.
Taste kısa süren ama akıllarda yer eden bir macera, adı gibi bir lezzet. İki stüdyo albümü (ki özellikle On The Boards bir klasiktir) ve iki de konser albümü (ki 1970 yılı Isle of Wight festivalinde yapılan canlı kayıtlar da efsanedir, festivali çekmekle görevli film yapımcısı “Taste denen grubu şöyle yalandan 1-2 çekin, filmi harcamayın asıl kaydı Hendrix için yapıcaz” derken grubu görünce fikrini değiştirmiş ve bir saatin üzerinde Taste kaydı yapmıştır, üstelik bu hadise rivayetler kısmına dahil değildir çünkü ispatlıdır.) ve yıldızı giderek parlayan bir Gallagher. Blues, rock, eski usül Rock’n Roll, country, balladlar, caz, elde olağanüstü duygularla çalınan elektrikli gitar, mandolin, akustik gitar, saksofon, eline ne geçirse çalan bir afacan çocuk ve ona bahşedilmiş ne çalarsa çalsın zevkle dinlenilir kılmak gibi bir yetenek.
1970 yılında Taste dağılınca Gallagher solo kariyerine başlar. Onca gürültü arasında yaptığı albümlere bakarak “1970’ler Rory Gallagher yıllarıdır” da diyebiliriz pekala.
Gallagher’ın bir ayağı hep blues’da olmuştur. Muddy Waters’la London Sessions’da, Albert King ile Live albümünde (As The Years Go Passing by yorumunda onun şahane gitarı duyulur) Jerry Lee Lewis ile, Rolling Stones’la çalmış ve adı hem Mick Taylor sonrası Rolling Stones için hem de Blackmore sonrası Deep Purple için anılmış ve fakat kendisi bu teklifleri solo çalışmayı tercih ettiği için kabul etmemiştir.
Sevgili okurlar, internet yokken de okul sıralarında, kantinlerde, dost meclislerinde sık kalkıştığımız “hangisi iyi” tartışmaları vardır hani, hatırlamışsınızdır. Rory Gallagher’ın Taste’den ayrılıp bağımsızlığını ilan ettikten sonra yaptığı en önemli işlerden biri de bu “hangisi iyi” tartışmalarına konu olur hep. Gallagher 1974 yılında İrlanda’yı turlamış ve bu konserlerin kayıtları Irish Tour 74 adıyla plağa dökülmüştür. (daha sonra geniş bir seti de çıktı ve tavsiye olunur meraklısına) Bazılarına göre bu plak gelmiş geçmiş en iyi rock konser kaydıdır. Ben de pek sever ve dinlerim, birincilik gibi dereceler vermekten haz etmediğim için ilk beşe yerleştiririm bu albümü her zaman. (bazen gizli gizli kendimle çelişir ve birincilik de veririm, bağışlayın beni)
Konser albümleri haricinde solo albümlerinde de muhtemelen canlı kayıtlar ağırlıkta olduğu için o yüksek enerji ve duygu hissedilir, 70’lerden Deuce, Blue Print ve Tattoo albümlerini dinlemek bu aşamada menfaatiniz icabıdır.
VE AYRILIK
Gallagher 80 ve 90’larda biraz yorgun düşmüş ve biraz da sürekli gelişip ticarileşen müzik piyasası tarafından daha az anılır olmuştur. Aslında milyonları aşan satış rakamlarına ulaşsa da belki kendi tercihlerinin de bir sonucu olarak adı “çok bilinenler” listelerine bir türlü girmemiştir. Sahneye çok içkili çıktığı ve konseri bitiremediği ya da kendisine olan ilginin minör düzeyde de olsa sürdüğü Almanya’da bazı geceler küçük barlarda içki parasına çaldığı gibi söylentilerden sonra 90’ların ortasında karaciğerinin hasta olduğu anlaşılmış, uzunca süren bir yoğun bakım süresinin ardından 14 Haziran 1995 tarihinde “benden bu kadar” demiştir.
Ben onu hep eşikten 20 yıl sonrasına atlamış bir 27’ler kulübü üyesi olarak görürüm; olağanüstü bir ruh, çok renkli bir kelebek.
Bir Taste şarkısında dediği gibi “Gün azıcık daha uzun olsaydı ya”.
Sevgiyle kalın.
Rory Gallagher "Tore Down" (1972) Savoy Limerick
Rory Gallagher ~ ''What In The World''&''Hoodoo Man''
Live In Europe 1972
Muddy Waters & Rory Gallagher - Who's Gonna Be Your Sweet Man When I'm Gone
'' The London Muddy Waters Sessions '' 1972
Albert King & Rory Gallagher - As The Years Go Passing By
Montreux Jazz Festival 1977
Rory Gallagher with Jack Bruce - Politician
Live Music Hall, Köln/Cologne 16.10.1990
Gallegher i yeni taniyanlar icin güzel bir çalışma olmus :)
YanıtlaSil