Sayfalar

18 Kasım 2018 Pazar

Gitar Dünyasına Küçük bir Bakış…


Merhaba Sevgili Müzik Dostlarım. Çok değerli dostum Aptulika’nın yıllardır emek verdiği bluesperisan.blogspot’unda yazmanın mutluluğu ve gururu içinde buradan ilk satırlarımı sizlere sunuyorum. Bu bir başlangıç olsun; zaman zaman buradaki köşemden sizlerle gitar ve müzik dünyasındaki haberleri, gelişmeleri paylaşmaktan keyif alacağım.


Günümüzün yeni hızlı ve teknik gitaristleriyle, geçmişin en büyük ve tarihe adını yazdırmış efsane gitaristleri arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri çoğu zaman düşünürüm ve birbirleriyle kıyaslar dururum.


60’lardaki gitaristler (Jimi Hendrix, Eric Clapton, Jeff Beck, Frank Zappa, Keith Richards, Peter Green, Pete Townshend, Dave Davies, Steve Cropper, George Harrison), 70’lerdeki gitaristlere, 70’lerdekiler (Jimmy Page, Richie Blackmore, David Gilmour, Duane Allman, Brian May, Carlos Santana, Tony Iommi, Angus Young), 80’lere, 80’ler (Eddie Van Halen, Stevie Ray Vaughan, Joe Satriani, Steve Vai, Yngwie Malmsteen, Randy Rhoads, Eric Johnson, Paul Gilbert, Steve Morse, Jason Becker) ise 90’lardaki gitaristlere (John Petrucci, Kenny Wayne Sheperd, Tom Morello, Buckethead, Zakk Wylde, Vito Bratta, Dimebag Darrell, Mike McCready, Jerry Cantrell, Marty Friedman) yol açıp, ışık tutmuştu.
50’lerdeki solo vari birkaç cümleli gitar rifleri sade ama özdü. 60’larda ve 70’lerde bunun kırıldığını, parça içinde uzun cümleli gitar motiflerini görebiliyoruz. Sevgili üstad Derya Yener hoca, Whole Lotta Love – Led Zeppelin parçasındaki Jimmy Page solosunu bana öve öve bitiremezdi. Dünya müzik tarihinin yazdığı en önemli solaya baktığımızda aslında birkaç bend ve ufak blues pentatonik dışında bir şey duyamazdık. Bir Jimi Hendrix ve sayabileceğimiz birkaç gitarist aldım sazı elime yapabilen gitaristler olarak göze çarpıyordu. Bunu ilerleyen dönemlerde David Gilmour,  Another Brick In The Wall ve Comfortably Numb – Pink Floyd parçalarındaki sololarla kırıyordu. Bu soloları günümüzde bile çalmak önemli ve zor bir başlangıç olarak görmek mümkündür. Günümüzdeki gitar virtüözlerinin çaldığı hızlı sololar gibi değildir o sololar, bir duygu, bir ruh, bir söylem vardır o sololarda ve beynimize adeta çivilenmiştir. David Gilmour birçok gitariste örnek olmuştur, çalış stili, tekniği ve anlatmak istediği o duygularla. Jimmy Page, David Gilmour, Eric Clapton, Jimi Hendrix gibi gitaristler, gitara yeni bir yön veren müzisyenler olarak, müzik tarihine adlarını yazdırmışlardır.







Daha Hard-Rock ve Heavy Metal dönemine geçiş zamanlarında Tony Iommi (Black Sabbath), Eddie Van Halen (Van Halen), Randy Rhoads (Ozzy, Quiet Riot), Ritchie Blackmore (Deep Purple, Rainbow), Steve Vai (Dave Lee Roth, Solo, Whitesnake), Michael Schenker (MSG, UFO, Scorpions) gibi gitaristler de gerek gitar tonları, gerekse gitar tekniklerine ekledikleri farklılıklarla da önemli rol oynamışlardır. Eddie Van Halen kendi bulduğu tapping çalış stilini ilk önce sahnede kimse görüp bilmesin, çalmasın diye izleyicilere arkasını dönüp çalarmış. Sadece tapping değil sound ve tekniği ile de rock tarihine önemli bir sayfa açmıştır. Ben onu duyduğumda, gitardan böyle sesler nasıl çıkabildiğine, o yaşlarda pek ihtimal vermemiştim. Sadece bu sesler de değildi onu iyi bir gitarist yapan; yazdığı parçalar, akor dizimi, gitarın önünü açan besteler ve sololarındaki akıcılık ve çarpıcı ifadeler. O dönemlerde durumlar böyleydi. Van Halen hala inatla o delici sololarını çalıyor, bestelerini yapıyor.


80’lerde gitarla olan bu ilişki bayağı ileriye gitti. Hard-rock, Heavy, Thrash’ın gitar dünyasına, Jimi Hendrix, Eric Clapton, Jeff Beck, Jimmy Page, Richie Blackmore, David Gilmour, Gary Moore, Steve Howe gibi usta gitaristler dışında Warren De Martini (Ratt), Vivian Campbell (Def leppard, Dio), George Lynch (Dokken, Lynch Mob, Solo), Adrian Smith (Iron Maiden), Alex Skolnick (Testament, Trans Siberian Orchestra, Savatage), Chuck Schuldiner (Death, Control Denied), Paul Gilbert (Mr. Big, Racer X), Eric Peterson (Testament), Jeff Waters (Annihilator), Gary Holt (Exodus), Jake E. Lee (Ozzy, Badlands), Glenn Tipton (Judas Priest), John Sykes (Whitesnake, Thin Lizzy), gibi gerçekten çok yetenekli üstün gitaristler katıldı. Bu dönem hard-rock heavy metal tarihinin en önemli gruplarına, albümlerine, gitaristlerinden solistlerine, davulcularına kadar damgasını vurmuştur.
Daha halen günümüzde bile o dönemden birçok grup ve müzisyen müzik yaşamlarına devam etmekte ve alternatif, grunge gibi akımlar ve türevleriyle savaşmakta, yeni albümler,  çalışmalar yaparak ayakta kalmaya çalışmaktadırlar. Yngwie J. Malmsteen ile başlayan gitarı hızlı, teknik, melodik çalımı ve virtüözlük ünvanını almak 90’ların başında birçok virtüöz olarak adlandırabileceğimiz gitaristlerin çıkmasına neden oldu.
Hatırlarım, Paul Gilbert, Richie Kotzen, Joey Tafolla, Marty Friedman, Jason Becker, Michael Angelo, Chris Impelliteri (Impelliteri), Joe Stump, Darren Householder, Michael Harris, Todd Duane, Vinnie Moore ( UFO), Stephen Ross v.b. gitaristlerin piyasaya çıkan albümlerini, bu albümlerdeki parçalarda sürat denemelerini. Gerçekten çok hızlı ve yetenekliydiler. Onları birbirinden ayırmak imkansızdı. Birçoğu da bu üstün yetenekleriyle büyük gruplara transfer oldular. Marty Friedman Megadeth’e katıldı. Jason Becker ise David Lee Roth ile bir albüm yaptı ve turneye çıktı. Paul Gilbert, Mr. Big ile olan beraberliğini hala sürdürüyor. Vinnie Moore UFO ile şu ana kadar 2 albüm yaptı.
Bu saydığım gitaristler zamanla bu sürat manyaklığını bir kenara bırakıp daha rock-blues-hardrock stillerine yakın çalmaya başladılar. Bana sorarsanız doğruyu da yaptılar. Örneğin Paul Gilbert ve Vinnie Moore’un son albümlerine kulak verecek olursak; artık yüzlerce notayı bir çırpıda çalmak yerine, kulağa hoş gelen ritmik, ve melodik yapıda çalımlara bezenmiş durumda.


Thrash Metal’in o dev dönemindeki gitaristler de beni çok etkilemiştir. Örneğin; Jeff Waters, Gary Holt, Eric Peterson, Alex Skolnick, Chuck Schuldiner, Dimebag Darrel ve Dave Mustaine gibi gitaristler inanılmaz gitar riffleri ve soundlarıyla diğer grupların gitaristlerinden birkaç gömlek üstteydiler.
90’ların sonuna kadar yüzlerce gitarist o döneme imzasını attı. Sadece Hard-rock, Heavy Metal dalında değil; Blues, Klasik, Akustik, Progresif tarzlarında da birçok gitaristi tanımış olduk; Jeff Beck, Tommy Emmanuel, Steve Howe, Steve Hunter, Robben Ford gibi günümüzün
progresif, melodik rock gruplarındaki gitaristler de artık hepsi birbirinden iyi ve başarılılar. Üstelik virtüöz sıfatına bile layık görülebilirler. Binlerce gitaristi tabi ki takip etmek çok zor ama bir kulağımıza da gitar dünyasındaki yeniliklerde. Değişik tınılar duymak, keşfedip bulmak gerçekten hoş.
Her zaman albüm yapmasını, bir şeyler üretmesini beklediğim birkaç gitarist var, bunları sizinle paylaşmak isterim; Andy Timmons, Blues Saraceno, Vinnie Moore, George Lynch, Joe Satriani, John Norum, yeni dönemden; Guthrie Govan, Michael Romeo, David Valdes, Dave Martone… Aslında bunların birkaçı dışında hepsi beklentilerime cevap veriyor. Beni asıl üzen Giant grubunun gitaristi Dann Huff’yun erken yaşta gitarı bırakıp, sahnelere veda etmesi oldu. Buna XYZ grubundan Mark Diglio  ve White Lion grubundan Vito Bratta’yı da ekleyebiliriz.
Kaderin önüne geçemeyerek hayata gözlerini yuman Criss Oliva (Savatage), Dave Prichard (Armored Sait), Steve Clark (Def Leppard), Dimebag Darrel (Pantera), Gary Moore, ve Stevie Ray Vaughan, Rory Gallagher, Terry Kath‘nın da hayata devam edip müzik yaşamlarına devam etmelerini çok isterdim.

Şimdilik hoşça kalın… 

Okan Meriç



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder