Geronimo Yalnızkartal'ın bana bir ay göndergiği bir yazıyı ancak bu hafta yayınlayabiliyorum. Bu gecikmenin sebebi ise yazıyı bana facebook mesajı olarak göndermesi ve benim de o sıralar dikkatimden kaçması. Şimdi bu yazıyı gecikmeli de olsa yayınlıyorum. Bu arada iyi şeylerin gecikmesi olmaz. Bu arada Geronimo dostumdan bu gecikme için özür dilerim.
Şarkıya Dair Notlar (*)
“ Bir Şarkı söylendiğinde ve çalındığında beden kazanır . Bunun da mevcut bedenlere el koyup onlara kısa süreliğine el koyup yapar . ( ödünç alınan beden ya da tek bir icracıya , icrası grubuna , dinleyicilere ait olabilir. Şarkı ödünç alınmış bir bedenden diğerine , beklenmedik şekilde akıp gider .Şarkı her seferinde ödünç aldığı bedenin içine yerleşir .Kendine bedenin iç organlarından bir yer bulur .Bir davulun kulak zarında , bir kemanın göbeğinde , şarkıcının ya da dinleyicinin , göbeğinde ya da böğründe … ) Dik tutularak çalınan kontrabasın bedenine , bir ağzın önünde kuşlar gibi uçuşan , inip kalkan bir çift elindeki mızıkanın bedenine ya da gümbür gümbür çalan davulcunun gövdesine . Şarkı tekrar tekrar şarkıcının bedenini ele geçirir. Ardında da şarkıyı dinleyen , ona mimikleri ile tepki veren , geçmişi hatırlayan ve geleceği hayal eden dinleyicilerin bedenlerini . Bir şarkı ele geçirdiği bedenlerden farklı olarak zaman ve mekan içinde sabitlenmiş değildir . Şarkı geçmiş tecrübeleri anlatır . Söylendiğinde şimdiyi doldur . Hikayelerde aynı şeyi yapar . Ama şarkıların sadece onlara has bir boyutu vardır . Şarkıyı şimdiyi doldururken bir taratan da gelecekteki bir dinleyen kulağa ulaşmayı umut eder . İleri uzanır uzanır uzanır . Bu umut ısrarcı olmasa bence şarkılar var olmazlar . Şarkılar ileriye uzanır .
Şarkılarıntemposu , ölçüsü , içindeki döngü ve tekrarlar yatay zamanın akışına karşı bir sığınak inşa eder. Bu sığınak içinde gelecek , şimdi ve geçmiş birbirlerini teselli edebilir , kışkırtabilir, tiye alabilir ya da birbirlerine ilham verebilir .
Günaydın Blues
Blues nasılsın ?
Nasılsın ?
Günaydın Blues
Blues Nasılsın ?
Şöyle bir uğradım
Laflayalım diye
( Bessie Smith )
..
Bütün şarkılarda mesafe vardır. Şarkı mesaeli değildir ama malzemelerinden biri mesafedir , tıpkı varlığın herhangi bir grafik imgelerin malzemelerinden bir olması gibi . Şarkıların ve imgelerin ta başlangıcından beri böyledir bu .
Bütün şarkılar yolculuklar dairdir …
Şarkılar akıbetleri ve geri dönüşleri , karşılaşmaları ve vedaları anlatır . Başka türlü söylersek : Şarkılar bir yokluğa söylenir . İlhamlarını yokluk vermiştir ve yokluğa hitap ederler. Aynı zamanda şarkının paylaşılması iel yokluk da paylaşılır ve daha az kesikin , daha az yalnız , daha az sessiz bir hal alır . Bu asıl yokluğun , şarkının birlikte söylenmesi sırasında , hatta söylenmesinin hatırlanması sırasında “ azalması “ ortak bir zafer duygusu ile yaşanır . Bazen mutedil bir zaferdir bu , çoğunlukla da örtülü bir zafer . “Kendimi bir şarkının sıcak kozasına sarıp “ demiş Jonny Cash “ her yere gidebilirdim ; kimse beni yenemezdi .
Şarkıların özü seste ya da zihinde değil oranlardadır . Sarıp sarmalamak için takip ederiz onları . Başka bir mesajın ya da etkileşim biçiminin sunduğundan bu yüzden farklıdır sundukları . Kendimizi mesajın içinde buluruz . Şarkıyla söylenmeyen gayri şahsi dünya dışarıda kalır , plasentanın dışında . Bütün şarkılar , içerikleri ya da söyleyişleri kuvvetle erkeksi olduğundan bile , anaç bir etki yaratır .
Şarkılar bir bağ kurar , toparlar ve bir araya getirir .Söylenmedikleri zamanlarda bile hazır bulunan toplanma noktalarıdır onlar . Şarkıların sözleri bir nesri oluşturan kelimelerden farklıdır . Nesirlerde kelimeler bağımsız faillerdir ;şarkılarda ise öncelikle ve her şeyden çok anadillerinin mahrem sesleridir . Anlamları her neyse ona işaret ederler, aynı zamanda o dilde bulunan bütün kelimeleri muhatap alır ya da onlara doğru akarlar .
Şarkılar nehirler gibidir. Her biri kendi yatağından akar – yine de hepsi her şeyin çıktığı yer olan denize ulaşmak için akar . Bir nehrin ağzından dökülen sular uçsuz bucaksız bir başka yere doğru yola çıkar . Bir şarkının ağzından çıkanlar içinde benzer bir şey geçerlidir … “
Geronimo’nun notu : Blues Perişan Kütüphanesine , bu sayfanın takipçisi – özellikle – müzik dostlarına , içlerinden bu yazar ve kitabı okumamış olan müzik sevdalılarına ve de tutkunlarına armağan etmek isterim bu çok kıymetli alıntıyı .
Bazen bir şeyleri çok severiz , çok anlamlandırırız çok çokça yönlü , biliriz ki tek değil , çok şeydir bunun , bu sevginin sebebi , ama gelin görün ki bir türlü anlatamayız . Bu yazıyı okurken sayfa diplerini kıvırmaktan canım çıktı . Yakın zamanda kaybettiğimiz , büyük entelektüel , aydın , sanatçı , yazar John Berger’in yalnızca yüzdört sayfalık , bir solukta okunan ve adına layık kitabı “ Hoşbeş” ( Kim bulumuşsa , şahane bir isim olmuş ) içinde ki “Şarkıya Dair Notlar “ başlıklı “ hoşbeş” in de yazarın ; müziği gerek yaratıcısı , gerek icracısı , gerek dinleyicisi , gerek arşivleyicisi , gerek paylaşımcısı , gerekse de canlı (konser) tutkunları , hatta belkide hiç dinlemeyeni , ya da anlama, algılama derdinde olmayanı , kısacası tüm faktörleri ve denklemleri ile bu hem teknik hem , sosyal , hem de sanatsal içerikleri ile yorumlaması beni hayran bıraktı . Ve ilgili bölümden bu uzun alıntıyı sizler için oturup gecenin saat ikisi ile dördü arasında üşenmedim yazdım ve birazdan da Aptülika’ya yayınlaması için göndereceğim .
Neden müzik dinlerim , neden kimilerine göre halen dinozor denilen grup ya da şarkıların peşinde koşarım , neden külüstür bir pikabı olmasına rağmen plak satın alırım, hatta neden yıllarca hiç pikabım olmadığı halde plaklarım oldu , neden internetten de olsa radyo yayını yapmaya çalışır da müziği halen paylaşmaya çalışırım , neden yüzlerce kez dinlediğim kimi şarkılar halen bana her dinlendiğinde farklı hisler verir , neden çok sevdiğim bir şarkıyı kıskanmak yerinde tam tersi herkes ile paylaşmak isterim , neden kimi şarkılar sadece özel insanları aklıma getirir , neden halen tüm uykusuzluğuma direnerek içinde “ şarkı “ geçtiği için hiç kaybolmayan heyecan ile bu yazıyı yazmaya çalışırım .
İşte bütün bu zor soruların büyük bölümüne basit ve yalın cevaplar bulduğum için yukarıdaki alıntıda …
Hepsi bu !
Teşekkürler John Berger . Huzur içinde uyu , yazdıkların bir şarkı tadında akıyor şu anda zihnimden hiç şüphen olmasın .
Geronimo Yalnızkartal
19 Mayıs sabah karşı – 2017
( *) Kitap : Hoşbeş – Yazar: John Berger - Metis 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder