Sayfalar

28 Nisan 2017 Cuma

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 44

İki ay önce piyasaya çıkan bu kitap, Bünyamin Bozkuş’un öykülerinden oluşuyor. “Cennetin Kenar Mahallesi” adındaki bu kitapta 11 öykü yer alıyor. Bozkuş, öykülerinde İstanbul’un Galata semtini insanlarıyla anlatıyor. 
'Bünyamin Bozkuş, ilk kitabı "Cennetin Kenar Mahallesi"nde yepyeni öykü kişileri ile tanıştırıyor bizi. Galata'nın yüzlerce yıllık sokaklarında göçmeninden yoksuluna, esnafından evsizine, sanatçısından yalnızına, delisinden zenginine; tüm ötekiler aynı mekanda. Galata'nın değişmeden önceki zamanlarında geçen öyküler, hem birlikte yaşayan hem de uzlaşamayan insanların hayatlarına eğiliyor.'



Bünyamin Bozkuş
“Cennetin Kenar Mahallesi”
(Alakarga Yayınevi)


Etrafa bakınca ülkemizde yayıncılık adına olağanüstü durumlar yaşandığını sanırsınız. Verilere bakıldığında bizim ülkede kitap okuma oranının düşüklüğü had safhadadır ama görüntüye baktığınızda sanki öyle değilmiş gibi bir durum var. Gazetelerde kitap ekleri  birbiri ardına, devasa alışveriş merkezlerinde kitaplar dizi dizi. Bazı yazarlara baktığınızda bir kitabın ilk baskısı anında 100 bin ile başlıyor. Her yerde kitap fuarı ve kuyruk kuyruğa imza günleri. Yahu yoksa kitap okunmuyor lafları bir maval mı? Yoksa bu da bizi kıskanan Avrupa’nın bir oyunu mu?
Bütün bunlar tabi ki ayın görünen yüzü. Parlatılan sadece bir iki best seller üzerine kurulu bir düzen. Onların da yüzbinden başlayan satışları bir, iki yıl sonra ikinci el dükkanlarında 5 kuruş bile  etmiyor.
Kendi adıma açıkcası son yıllarda yeni bir romancı ya da öykücü okumadım. Benim önyargımdan da olabilir ama neye el attıysam itici bir elektrik hasıl oldu. O dükkanlara girdiğimde gözüme doğru sokuşturulan kitaplardan hiç birine ilgi duyamadım. Kimi zaman da aradığım yeni çıkan kitabı not edip gittiğimde o devasa dükkanlarda bulmak için iğneyle kuyu kazıyordum. Hep best seller öneriliyor, yeni sürprizlere kepenk kapatılıyordu.
Evet ülkemizde kitap okunmuyor, bu doğru ama ben artık yayıncılarında okur yazar olmadığına inanmaya başladım. Edebiyat ödül jurileri okumuyor, kitap eki çıkaran gazete yazarları da öyle. Kimbilir belki şu anda kaç kaliteli romancı, öykücü yok olup gidiyor. Onları tartacak bir terazi olduğunu sanmıyorum. Yayıncılar da zor durumda biliyorum ama son 20 yıldır (hem de daha deniz bitmemişken) best seller dışında hiç bir şeye değer vermediler. Şimdi deniz bitti, galiba best seller da kurtarmıyor. Hadi gelin o zaman kaliteyi keşfe davet edeyim sizi. Biraz geç ama denemeye değer.
Bana kızacaklarını biliyorum ama kızsınlar umrumda bile değil. Onlar ne halt ederlerse etsinler ben iyi edebiyat ürününü arayan biriyim. İnadına iyinin, kalitelinin ve içten olanın desteklenmesini isterim. Tanınmışlık, çok satışın yanına yeni olanın keşfi de eklenmeli. Ben onların devasa alışveriş merkezlerinde deli gibi iğneyle kuyu kazıp, yeni keşifleri bulacağım. Kim okur kim duyar bilmem kendimce buradan önereceğim.

 Yazarımızın ismi Bünyamin Bozkuş, daha önce duymadığınıza eminim, kitabının ismi “Cennetin Kenar Mahallesi” onu da duymamışsınızdır. Yazıya eşlik eden görseldeki kitabın kapağı da bir yerlerde gözünüze karınca büyüklüğü kadar çarpmamıştır. Çünkü bu kitabın çıktığına dair en ufak puntodan da olsa “Bunlar da yeni çıktı” gibisinden bir yazı okuduğunuz gazetenin kitap ekinde çıkmamıştır. Gezindiğiniz AVM’lerdeki kitapçılarda onu bulabilmeniz Kristof Kolomb’un Amerikayı keşfetmesinden daha zor gibidir.
İki ay önce piyasaya çıkan bu kitap, Bünyamin Bozkuş’un öykülerinden oluşuyor. “Cennetin Kenar Mahallesi” adınmdaki bu kitapta 11 öykü yer alıyor. Bozkuş, öykülerinde İstanbul’un Galata semtini insanlarıyla anlatıyor. Aslında her şey Galata Kulesinin çevresine bir daire çekin o kadarcık alandan bir semti ve insanlarını geniş ve rengarenk atmosferiyle bizlere sunuyor. Öykülerde kimi zaman bir kuş oluyor ve kanatlarında uçarak çemberi genişletip, Karaköy’e inip vapur telaşında geziniyorsunuz kimi zaman da Haliç’in balıkçı barınaklarında geziniyorsunuz. Bazen anlatıcı mekanı sokak olan bir insanın kafasındaki bir bit oluveriyor. Yalnız, kimsesiz, kaybetmiş, perişan, zengin, güngörmüş, sanatçı, balıkçı, usta, çırak, bakkal kısaca bir dizi Galata insanıyla bir öyküden bir öyküye yolculuk.
Kitaptaki öykülerden biri olan "Perişan Rıfkı"'dan kısa bir bölümü not almışım, onu sizinle paylaşayım:
“Devir döndü, Galata’da yaşayanlar kovuldu, apartmanlar boşaldı: o çatılarda kimsesizler, berduşlar, kaçaklar barındı. Devir bir kez daha döndü, mermer küvetler amele kuvveti ile indirilip Çukurcuma’daki uyanıklara yok pahasına satıldı. Daracık çatı katları, çamaşır terasları ile birlikte ressam, yazar, şair milletinin dünya ile geçimsiz olan bir kısmına kiraya verildi.”
Nasıl… Neredeyse bir tarihçinin kalın kalın kitaplarda anlatamayacağını bir çırpıda sunmamış mı? Edebiyat işte böyle bir şey. Yalınlıkla insanı takip ederek sunan bir belge.
"Perişan Rıfkı" öyküsünden biraz daha bahsetmek isterim. Galata’da bir çatı katında Hilmi Bey ile başlayan öykü, kedisi Avni’nin pencereden Torbacı Musaf’ın güvercini Perişan Rıfkı’ya takılmasıyla devam ediyor. Buradan Perişan Rıfkı’nın bir kediden önce Musaf’ın bir arkadaşının adı olduğunu öğrenip, onun öyküsüne dühul ediveriyoruz. Bir sarmal halinde öyküden öyküye, karekterlerden karektere geçiyoruz.
"Hayalet" adlı öyküde uyumsuz bir ressam anlatılırken, onun kimseyle konuşup, muhabbet etmemesi, “Dünyanın bu henüz tamamlanmamış tablo hali onun insanlarla oturup muhabbet etmesine engeldi.” sözleriyle vurgulanıyor.

Bünyamin Bozkuş’un “Cennetin Kenar Mahallesi” isimli öykü kitabında sokakta yürürken gördüğümüz ama farketmediğimiz sokak insanı Mahir’den , denizkızlarına, martılara, Osmanlı’dan kalan konağın son bekçisi Mestan’a kadar  geniş bir yolculuk. Kimi zaman önemsemediğimiz bir pencerenin gerisinde karaltı şeklinde görünen bir aşk ya da eski bir binanın üzerindeki yaprak rölyefi bir büyük öyküye dönüşebiliyor.

APTULİKA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder