Siyah Beyaz Kalamış
Yazar: Mehmet
Bedri Muharrem
Son yıllarda çok iyi filmler
çevriliyor olabilir ama ben hep eski filmleri seyretmekten zevk alıyorum.
İzlemekten artık her sahnesini bilsem bile, yeni görüyormuş gibi
heyecanlanıyorum. Hatta bu gitgide çok eskilere, siyah beyaz filmlere varır oldu. Sadece film mi? Eski bir
fotograf da bende böyle bir etki
bırakabiliyor.
Psikolojik bir takıntıya
dönen eski , siyah – beyaz film merakı, kaybetteklerimle alakalı gibi. Doğup,
büyüdüğüm hatta yaşlandığım İstanbul, artık benim için yok gibi. Oysa çocukluk
ve gençlik yıllarımda buradan başka bir yerde yaşamayı düşünmek bile aklıma
gelmezdi. Bu şehir bugünkünden ufaktı ama dünyanın yüzölçümünden bin kat daha
büyüktü. Şimdi ise ufacık bir köye sığınmış gibiyim. Orhan Veli’nin “İstanbul’u
dinliyorum, gözlerim kapalı” dediği şiiri, yerle yeksan oldu. Artık
gözlerimi kapadığım gibi kulaklarımı da tıkayarak İstanbul’u dinlemiyor,
hatırlamaya çalışıyorum. Bu yüzden eski filmleri gördüğümde İstanbulu yani kaybettiğimi
bulduğuma seviniyorum.
Mehmet Bedri Muharrem’in yazdığı bir kitap elime geçti. Kalamış’ı anlatan bu kitaba isim olarak
“Siyah Beyaz Kalamış” denilmesi yukarda
yazdığım sebeplerce bana çok güzel ve uyumlu geldi. Kalamış gene de benim kaybolmuş
semtlerime göre renkli fotograf halinde de var,
ama orası da yitmeye hazırlanıyor kuşkusuz.
Benim çocukluğumun geçtiği
semtlere gözlerimi ve kulaklarımı kapayarak bakıyorum. “Şurada şu vardı, burası galiba şeydi” diye olmayan görüntülerde
eski yerleri tahmin etmeye çalışıyorum, Kalamış gene de eski halinde
direnebiliyor ama nereye kadar gider bilemeyiz. Her neyse laf uzatıp, kitaptan
uzaklaşmayalım.
Kitabın yazarı Mehmet Bedri Muharrem, doğup, büyüdüğü
ve hala yaşamaya devam ettiği Kalamış’ı bir güzel anlatmış. Bu anlatıma kimi
zaman sararmış fotograflar da eşlik ediyor. O semtte yaşayan insanlarıyla, yaşanmışlıklarından yola çıkarak Kadıköy'ün Mühürdar, Moda ve devamı
olan Kalamış ile Fenerbahçe sahillerinde geçen ilk
gençlik günlerinden bugünlere kadar olan bitenleri yansıtılmış.
İsterseniz kitabın neleri
barındırdığını yazarın kendi diliyle sunalım. Buyrun bakalım “Siyah Beyaz
Kalamış” kitabının yazarı Mehmet Bedri Muharrem neler söylüyor:
“ Beatles albümlerinin koltuk altında
taşınarak arkadaşların evlerinde dinlendiği, çalınan gitarların eşliğinde en
güzel müziklerin yapıldığı, defter kâğıtlarının üzerine desenlerin çizildiği,
her köşede tütsülerin yakıldığı, güneş ışığındaki prizmadan "Dark Side Of
The Moon" görüntüleri eşliğindeki çay bardaklarından yansıyan gökkuşağı
renklerinden, batan güneşe alkış tutanlardan, ayakkabılarınızı boyarken Kremlin
Sarayı'nda pembe renkli votkaların nasıl yapıldığını anlatacak olan boyacı
Aydın'dan, dört adet zeytinle bir büyük rakının nasıl içileceğini öğretecek
olan Hulusi Baba'dan, diyalektik materyalist felsefenin en ince ayrıntılarından
söz edecek balıkçılarından, denizden ve denizcilerin Orhan Amca'sından, boynuna
bağladığı kırmızı fularıyla İtalyan Komünistlerini aratmayacak olan Ömer
Hayyam'ından, delisinden, akıllısından, Kalamış Sahil Sineması'ndan, Orhan'dan,
Köhne'den söz etmeyen ve çok daha fazlasına olan özlemlerin dile getirilmediği
bir Kalamış asla olmayacaktır.”
Mehmet Bedri Muharrem,
Kalamış’ı anlattığı kitabını yukardaki sözcüklerle böyle özetlemiş.
Bu tip kitaplar günümüz için
fazlasıyla tedavi edici. Şuursuz bir hızla çarpık çurpuk devasallaşma içindeki
İstanbul elimizden giderken, şehrin eski anılarının izlerini sunan kitaplar
tedavi edici ilaçlara benziyor. Onlar bize eskiyi hatırlatırken, yeniyi uygarca
yakalayabilmenin de mümkün olabileceğini gösteriyor (bunu görebilecek gözler
olursa tabi.) Yeniye ulaşmak, gelişmek insanca olursa güzeldir. Beton yığınlarında
çağdaşlık değil, olsa olsa teknoloji soslu mağara devri olur.
Aptulika
24 Şubat 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder