Isak Eli yani bizim İZİ. Bir gitar hocası ve rock tutkunu. Gitarla
lisede tanışıyor ve Moreno Barokas,
Antonio Dumeziç, Neşet Ruacan gibi ustalardan dersler almış. Bu arada üniversite hayatı boyunca çeşitli
şarkıcılara eşlik etti. Birçok plak kayıtlarında gitar çaldı. 90’lı yıllarda
değişik rock gruplarıyla sahneye çıkan İzi Eli 1994 yılında Hard Rock grubu NAUTİLUS`u kurdu. Sonradan
birkaç albümün aranjörlüğünü ve yönetmenliğini üstlendi. Halen kendisinin çok
sevdiği ve son derece bağlı olduğu NAUTİLUS grubuyla rockseverlerin karşısına
çıkmaya devam etmektedir.
İzi Eli’nin kaleminden Apaçi Ayhan’ı
dinleyelim.
APAÇİ AYHAN’LA ANILARIM:
İlk önce kendimden bahsetmek
zorundayım….….Gitara 60lı yılların sonunda başlamıştım…Ailemin ekonomik
imkanları son derece kısıtlıydı….O yıllarda rock tarihinin efsaneleri yeni yeni
oluşmuştu…Arada bir 45lik plaklar alabiliyordum….70lerin başında İngiliz”
melody maker” dergisini satın alıp inceliyordum…Sayısız rock grubunun adını
öğrenebiliyor, hatta grup resimlerini kesip defterime
yapıştırıyordum….Ülkemizde dinleme olanağı çok kısıtlı olduğu için, soundları
benim için hep merak konusuydu…. O albümlerin birçoğu Osmanbey’deki “Pepo’nun
mağazasında orijinal bakısıyla satılıyordu….Ekonomik şartları son derece
kısıtlı bir aileden geldiğim için, satın almam imkansızdı….1986 yılı
geldi….Mezuniyet mesleğim, makina mühendisliğimi uyguladığım 4 yıllık sürede,
geçirdiğim sinirsel buhranlardan sonra, tüm geçimimin müzikten oluşması
gerektiği çılgın kararımdan sonra, ani bir şekilde mühendisliği bırakarak gitar
eğitimciliğine başladım….Kısa sürede yüksek sayıda öğrencim oluştu…Cebim
dolmaya başlayınca geçmiş yılların hıncını çıkarmamın zamanı gelmişti…. O
aralar bazen Pepo’dan bazen, Tüneldeki kullanılmış plak satan mağazalardan plak
satın alabiliyordum….Sonunda her pazar sabahı İstanbul üniversitesi’nin
sahaflar çarşısının dışındaki alanda, plak satışı ve değiş-tokuşu yapıldığını
öğrendim…İşte oraya gittiğim ilk Pazar günüdür ki,”Apaçi Ayhan’la “
tanışıklığım o gündür….
İlk tanışmamda görüntüsüne
baktığım zaman hiç de “rocker” görüntüsü yoktu…Saçları kısaydı, ayrıca kalınca
bıyıkları vardı….Ama kendisine geçmişte soundlarını çok merak ettiğim grupların
isimlerini saydığım zaman, tek tek onları tanıyor ve soundlarını
açıklıyabiliyordu….En çok etkilendiği tarzın “psychedelic underground” olduğunu
söylüyordu….Müzisyenliğimin oluşmasında ana etken olan içimdeki çocuğun ruh
ikizi sanki karşımdaydı…..Ben belki zamanla, kendime bir akademik boyut
kazandırmışım….O ise müzikteki saf çocukluğunu koruyordu….Ben “Deep Purple, Led
Zeppelin, King Crimson gibi dev gruplara olan hayranlığımı ifade ederken, o ise
bilirkişi bir tavırla onları beğenmediğini ifade ediyor, müziğin amatörce
yapılması gerektiğini savunuyordu….Nispeten daha amatör sayılan grupların
özellikle Alman gruplarının sound’unda kendi naif kişiliğini buluyor.ama işin
ilginç tarafı ben de o grupların naif müziklerini içimde yaşatabiliyordum…Onun
naifliği Jimi Hendrix hayranlığı” ile zirve noktasına taşınıyordu….Bu ortak
özelliğimiz, aramızda güçlü bir bağ oluşturdu…..Bu bağ da kendisine karşı olan
empatimi geliştirdi….
Siyasi açıdan sola eğilimli
biri idi….Ancak ideolojik bakışı hiç yoktu…Bütün düşünceleri kendi içindeki
hümanizmasının ürünüydü…Medeniyeti sevmiyordu…Tam bir Kızılderili
aşığıydı….Sıkı bir “Tex” okuyucusu olduğum için, kızılderililere yapılan
katliamları anlattığında,ilgi ile dinliyordum….”Dee Brown’ın” “kalbimi
vatanımda gömün” adlı kitabını onda gördüğümde dayanamadan aynı kitabı
kitapçıdan satın almıştım, böylece tüm kitabı okuyarak navajo, siu, cheyenne.
apaçi,vs.kızılderililerinin tüm trajedilerini sayesinde öğrenmiştim….İçindeki
saflığı,temizliği ve dürüstlüğünü Kızılderililerin saflığı,temizliği ve
dürüstlüğü ile özdeşleştirmesi çok anlamlı olsa gerek….Alman rock gruplarına
olan eğilimini tahminimce,70lerde çıkan ve çok kaliteli kağıda basılan aylık
“pop” dergisini takip etmesine bağlıyorum….Çünkü o dergiyi ben de alıyordum,.
kapağında ve birçok sayfasında dünyaca ünlü rock starlarının resmi ve
söyleşileri vardı. İçinden büyükçe bir poster çıkıyordu….O günlerde odamın
duvarına astığım T.Rex, Uriah Heep, Pink Floyd, Alice Cooper posterleri bunlardan
bazıları….. Bunların yanısıra birçok sayfada bir sürü Alman grubunun resimleri
ve söyleşileri vardı Almanca bilmediğim için hiçbir şey anlamıyordum, ama
isimler aklımda kalıyordu….Birbirimizi tanımadığımız geçmiş yıllarda aynı
merakın yolcusuyduk….. Daha önce Amon Düül, The Can, Lucifer’s friend,
Agitation free vs. gibi birkaç Alman grubunu biliyordum….Ama kendisi defterinde
100 üzerinde Alman grubu ismini gösterince bayağı etkisinde kaldım…Onları ben
de not ettim ve bunları keşfetme çabasına girdim….Almanca bilen bir öğrencimle
Alman kütüphanesine gittim....Orada kataloglar karıştırarak “rock in
deutchland” “rock and pop lp preise catalogue”adlı kitapların varlığını
keşfettim…Her plak koleksiyoncusunun muhakkak “Oldie markt” plak satış
dergisine üye olunması gerektiğini öğrendim….Dergiye abone oldum, 2 kitap
sonunda geldi,..Preis catalogda her ülkeyi içeren binlerce rock grubunun
orijinal baskı tahmini plak fiatları yazılıydı…O plakların pop olanlarını
eleyerek alfabetik sırayla defter dolusu binlerce grubun adını ve albümlerini
Ayhan daktilo yazısıyla hazırladı ve bana verdi….Sıra bunların
teminindeydi…oldie-markt’a plakların çoğu açık artırmadaydı…Bazı plakların
fiatları uçuyordu…Ben de bu açık artırmalara katılıyor ve ayda tahmini 30-40
plak yurtdışından tedarik ediyordum…Sonrasında İngiliz “record collector”
dergisine abone oldum….Orada açık artırma azdı çoğunlukla fix fiattı….Sonunda
tüm Alman gruplarını tanıtan “the crack in the cosmic egg” kitabı sayesinde
“krautrock” bilgimi noktaladım….Kısacası Ayhan beni yüksek parasal maliyette
bir maceraya sürüklemişti….Plaklar sürekli geliyor sonra Ayhan evime geliyor
gelen plakları Akmar’a götürüyor ve kasede çekiyordu….Tüm parayı ben vermeme
rağmen Ayhan’a içinde taşıdığı hümanizmasından dolayı helallikle kasede
çekmesine izin veriyordum….Çünkü bunu son derece hak ediyordu….Sahaflar çarşısı
döneminde hastası olduğu “Amon Düül 2” grubunun “Phallus dei” ve “Yeti”
albümünü parasızlıktan dolayı bana satmıştı…. Daha sonraları elinde bulunan
yurtdışı piyasa değeri çok yüksek bir plağı satmaya karar vermişti…Kendisini
önceden ikaz etmeme rağmen, normal bir plak fiatına satmaya karar verip şu
cümleyle kendini ifade etmişti….”Ben tüccar değilim bunu bu fiata
satacağım”….Paranın peşinde değildi,çünkü tam bir gönül adamıydı….Yıllar önce
oturduğum evin yeni mal sahibi beni haksız bir şekilde evden çıkarmak üzere
mahkemeye verdiğinde şahitliği seve seve kabul etmişti….Bu işte menfaatinin
olmadığından dolayı niye kabul ettiğini sorduğumda verdiği cevap
şöyleydi…”mağdur durumda olan sensin,tabi ki kabul edeceğim, karşı tarafı
tutacak değilim.”….90lı yılların başında “köprüaltı” adlı bir rock grubunda,
Ortaköydeki bir barda çalıyorduk….Kendisinin bir gün beni izlemeye geleceğini
düşünerek, İngiliz grubu “Mountain’ın” “Nantucked Sleighride” adlı parçayı
repertuara almıştım…O parçayı çalarken bizi izlediğinde,gözlerinin içinin nasıl
parladığını çok iyi hatırlıyorum… Bu özgün kişiliğiyle bu dünyada hakim olan
sistemin yarattığı insan modeline, özgün kişiliğiyle ters düşüyordu….Birçok konuda
acılar çektiği belliydi…Kendini sigaraya verdi ve bu da aramızdan erken
ayrılmasına neden oldu……
Şüphesiz ülkemizden birçok
hayranlık duyulan sanatçı, toplumu etkilemiş, ölümlerinde toplumda acı ve
boşluk yaratmıştır….Ama Ayhan bir müzisyen değildi, amatör düzeyde herhangi bir
enstrüman da çalmıyordu…Ancak, Ayhan içinde kendisini müzikle ifade eden
kendine özgün hümanizmasından hiçbir zaman ödün vermeyerek, kendi iç
zenginliğini önüne gelen herkesle paylaşarak, herkese karşılıksız iyiliği ilke
edinerek tüm gönülleri fethetti….Belki birçok profesyonel bir sanatçının
veremediğini, tüm saflığı ve insancıllığı da fazlasıyla verdi….Sevenlerinin ve
aramızdan ayrılmasına üzülenlerin sayısının çok kabarık oluşu şaşırtıcı
değil…Kendisi Akmar’da bir semboldü….Orada heykeli dikilse yeridir…..
İZİ ELİ
Yazıyı şimdi birkez daha okudum . Olurkende hem İzi üstadın samimi diline hayran oldum , plak yolculuğunu öğrenmiş de oldum . Ama daha çok Ayhan Abi'yi özlediğimizi hissettim , bu vesile ile anmış oldum , ruhu şad olsun birkez daha ... Seviyoruz Onu ...
YanıtlaSil