Sayfalar

4 Ocak 2017 Çarşamba

Gitar ustası İzi Eli’nin kaleminden APAÇİ AYHAN


 Apaçi Ayhan abi ile ilgili en güzel yazıyı “Yoldan Çıkmış Simalar” kitabında Murat Beşer yazmıştı. O yazıyı kitaptan okuyabilirsiniz. O yazıyı ve kitabı herkese tavsiye ediyorum. Ancak Ayhan abinin hepimizde izi vardır. Burada usta bir müzisyenden onu dinleyeceğiz.

Isak Eli yani bizim İZİ.  Bir gitar hocası ve rock tutkunu. Gitarla lisede tanışıyor ve  Moreno Barokas, Antonio Dumeziç, Neşet Ruacan gibi ustalardan dersler almış.   Bu arada üniversite hayatı boyunca çeşitli şarkıcılara eşlik etti. Birçok plak kayıtlarında gitar çaldı. 90’lı yıllarda değişik rock gruplarıyla sahneye çıkan İzi Eli 1994 yılında  Hard Rock grubu NAUTİLUS`u kurdu. Sonradan birkaç albümün aranjörlüğünü ve yönetmenliğini üstlendi. Halen kendisinin çok sevdiği ve son derece bağlı olduğu NAUTİLUS grubuyla rockseverlerin karşısına çıkmaya devam etmektedir.
 İzi Eli’nin kaleminden Apaçi Ayhan’ı dinleyelim.

APAÇİ AYHAN’LA ANILARIM:
İlk önce kendimden bahsetmek zorundayım….….Gitara 60lı yılların sonunda başlamıştım…Ailemin ekonomik imkanları son derece kısıtlıydı….O yıllarda rock tarihinin efsaneleri yeni yeni oluşmuştu…Arada bir 45lik plaklar alabiliyordum….70lerin başında İngiliz” melody maker” dergisini satın alıp inceliyordum…Sayısız rock grubunun adını öğrenebiliyor, hatta grup resimlerini kesip defterime yapıştırıyordum….Ülkemizde dinleme olanağı çok kısıtlı olduğu için, soundları benim için hep merak konusuydu…. O albümlerin birçoğu Osmanbey’deki “Pepo’nun mağazasında orijinal bakısıyla satılıyordu….Ekonomik şartları son derece kısıtlı bir aileden geldiğim için, satın almam imkansızdı….1986 yılı geldi….Mezuniyet mesleğim, makina mühendisliğimi uyguladığım 4 yıllık sürede, geçirdiğim sinirsel buhranlardan sonra, tüm geçimimin müzikten oluşması gerektiği çılgın kararımdan sonra, ani bir şekilde mühendisliği bırakarak gitar eğitimciliğine başladım….Kısa sürede yüksek sayıda öğrencim oluştu…Cebim dolmaya başlayınca geçmiş yılların hıncını çıkarmamın zamanı gelmişti…. O aralar bazen Pepo’dan bazen, Tüneldeki kullanılmış plak satan mağazalardan plak satın alabiliyordum….Sonunda her pazar sabahı İstanbul üniversitesi’nin sahaflar çarşısının dışındaki alanda, plak satışı ve değiş-tokuşu yapıldığını öğrendim…İşte oraya gittiğim ilk Pazar günüdür ki,”Apaçi Ayhan’la “ tanışıklığım o gündür….


İlk tanışmamda görüntüsüne baktığım zaman hiç de “rocker” görüntüsü yoktu…Saçları kısaydı, ayrıca kalınca bıyıkları vardı….Ama kendisine geçmişte soundlarını çok merak ettiğim grupların isimlerini saydığım zaman, tek tek onları tanıyor ve soundlarını açıklıyabiliyordu….En çok etkilendiği tarzın “psychedelic underground” olduğunu söylüyordu….Müzisyenliğimin oluşmasında ana etken olan içimdeki çocuğun ruh ikizi sanki karşımdaydı…..Ben belki zamanla, kendime bir akademik boyut kazandırmışım….O ise müzikteki saf çocukluğunu koruyordu….Ben “Deep Purple, Led Zeppelin, King Crimson gibi dev gruplara olan hayranlığımı ifade ederken, o ise bilirkişi bir tavırla onları beğenmediğini ifade ediyor, müziğin amatörce yapılması gerektiğini savunuyordu….Nispeten daha amatör sayılan grupların özellikle Alman gruplarının sound’unda kendi naif kişiliğini buluyor.ama işin ilginç tarafı ben de o grupların naif müziklerini içimde yaşatabiliyordum…Onun naifliği Jimi Hendrix hayranlığı” ile zirve noktasına taşınıyordu….Bu ortak özelliğimiz, aramızda güçlü bir bağ oluşturdu…..Bu bağ da kendisine karşı olan empatimi geliştirdi….

Siyasi açıdan sola eğilimli biri idi….Ancak ideolojik bakışı hiç yoktu…Bütün düşünceleri kendi içindeki hümanizmasının ürünüydü…Medeniyeti sevmiyordu…Tam bir Kızılderili aşığıydı….Sıkı bir “Tex” okuyucusu olduğum için, kızılderililere yapılan katliamları anlattığında,ilgi ile dinliyordum….”Dee Brown’ın” “kalbimi vatanımda gömün” adlı kitabını onda gördüğümde dayanamadan aynı kitabı kitapçıdan satın almıştım, böylece tüm kitabı okuyarak navajo, siu, cheyenne. apaçi,vs.kızılderililerinin tüm trajedilerini sayesinde öğrenmiştim….İçindeki saflığı,temizliği ve dürüstlüğünü Kızılderililerin saflığı,temizliği ve dürüstlüğü ile özdeşleştirmesi çok anlamlı olsa gerek….Alman rock gruplarına olan eğilimini tahminimce,70lerde çıkan ve çok kaliteli kağıda basılan aylık “pop” dergisini takip etmesine bağlıyorum….Çünkü o dergiyi ben de alıyordum,. kapağında ve birçok sayfasında dünyaca ünlü rock starlarının resmi ve söyleşileri vardı. İçinden büyükçe bir poster çıkıyordu….O günlerde odamın duvarına astığım T.Rex, Uriah Heep, Pink Floyd, Alice Cooper posterleri bunlardan bazıları….. Bunların yanısıra birçok sayfada bir sürü Alman grubunun resimleri ve söyleşileri vardı Almanca bilmediğim için hiçbir şey anlamıyordum, ama isimler aklımda kalıyordu….Birbirimizi tanımadığımız geçmiş yıllarda aynı merakın yolcusuyduk….. Daha önce Amon Düül, The Can, Lucifer’s friend, Agitation free vs. gibi birkaç Alman grubunu biliyordum….Ama kendisi defterinde 100 üzerinde Alman grubu ismini gösterince bayağı etkisinde kaldım…Onları ben de not ettim ve bunları keşfetme çabasına girdim….Almanca bilen bir öğrencimle Alman kütüphanesine gittim....Orada kataloglar karıştırarak “rock in deutchland” “rock and pop lp preise catalogue”adlı kitapların varlığını keşfettim…Her plak koleksiyoncusunun muhakkak “Oldie markt” plak satış dergisine üye olunması gerektiğini öğrendim….Dergiye abone oldum, 2 kitap sonunda geldi,..Preis catalogda her ülkeyi içeren binlerce rock grubunun orijinal baskı tahmini plak fiatları yazılıydı…O plakların pop olanlarını eleyerek alfabetik sırayla defter dolusu binlerce grubun adını ve albümlerini Ayhan daktilo yazısıyla hazırladı ve bana verdi….Sıra bunların teminindeydi…oldie-markt’a plakların çoğu açık artırmadaydı…Bazı plakların fiatları uçuyordu…Ben de bu açık artırmalara katılıyor ve ayda tahmini 30-40 plak yurtdışından tedarik ediyordum…Sonrasında İngiliz “record collector” dergisine abone oldum….Orada açık artırma azdı çoğunlukla fix fiattı….Sonunda tüm Alman gruplarını tanıtan “the crack in the cosmic egg” kitabı sayesinde “krautrock” bilgimi noktaladım….Kısacası Ayhan beni yüksek parasal maliyette bir maceraya sürüklemişti….Plaklar sürekli geliyor sonra Ayhan evime geliyor gelen plakları Akmar’a götürüyor ve kasede çekiyordu….Tüm parayı ben vermeme rağmen Ayhan’a içinde taşıdığı hümanizmasından dolayı helallikle kasede çekmesine izin veriyordum….Çünkü bunu son derece hak ediyordu….Sahaflar çarşısı döneminde hastası olduğu “Amon Düül 2” grubunun “Phallus dei” ve “Yeti” albümünü parasızlıktan dolayı bana satmıştı…. Daha sonraları elinde bulunan yurtdışı piyasa değeri çok yüksek bir plağı satmaya karar vermişti…Kendisini önceden ikaz etmeme rağmen, normal bir plak fiatına satmaya karar verip şu cümleyle kendini ifade etmişti….”Ben tüccar değilim bunu bu fiata satacağım”….Paranın peşinde değildi,çünkü tam bir gönül adamıydı….Yıllar önce oturduğum evin yeni mal sahibi beni haksız bir şekilde evden çıkarmak üzere mahkemeye verdiğinde şahitliği seve seve kabul etmişti….Bu işte menfaatinin olmadığından dolayı niye kabul ettiğini sorduğumda verdiği cevap şöyleydi…”mağdur durumda olan sensin,tabi ki kabul edeceğim, karşı tarafı tutacak değilim.”….90lı yılların başında “köprüaltı” adlı bir rock grubunda, Ortaköydeki bir barda çalıyorduk….Kendisinin bir gün beni izlemeye geleceğini düşünerek, İngiliz grubu “Mountain’ın” “Nantucked Sleighride” adlı parçayı repertuara almıştım…O parçayı çalarken bizi izlediğinde,gözlerinin içinin nasıl parladığını çok iyi hatırlıyorum… Bu özgün kişiliğiyle bu dünyada hakim olan sistemin yarattığı insan modeline, özgün kişiliğiyle ters düşüyordu….Birçok konuda acılar çektiği belliydi…Kendini sigaraya verdi ve bu da aramızdan erken ayrılmasına neden oldu……


Şüphesiz ülkemizden birçok hayranlık duyulan sanatçı, toplumu etkilemiş, ölümlerinde toplumda acı ve boşluk yaratmıştır….Ama Ayhan bir müzisyen değildi, amatör düzeyde herhangi bir enstrüman da çalmıyordu…Ancak, Ayhan içinde kendisini müzikle ifade eden kendine özgün hümanizmasından hiçbir zaman ödün vermeyerek, kendi iç zenginliğini önüne gelen herkesle paylaşarak, herkese karşılıksız iyiliği ilke edinerek tüm gönülleri fethetti….Belki birçok profesyonel bir sanatçının veremediğini, tüm saflığı ve insancıllığı da fazlasıyla verdi….Sevenlerinin ve aramızdan ayrılmasına üzülenlerin sayısının çok kabarık oluşu şaşırtıcı değil…Kendisi Akmar’da bir semboldü….Orada heykeli dikilse yeridir…..


İZİ ELİ

1 yorum:

  1. Yazıyı şimdi birkez daha okudum . Olurkende hem İzi üstadın samimi diline hayran oldum , plak yolculuğunu öğrenmiş de oldum . Ama daha çok Ayhan Abi'yi özlediğimizi hissettim , bu vesile ile anmış oldum , ruhu şad olsun birkez daha ... Seviyoruz Onu ...

    YanıtlaSil