Sayfalar

21 Ocak 2016 Perşembe

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesine Katkı 30



“Sakallı Celal”
Orhan Karaveli
(Doğan Kitap)


Kitabın kapağında “Sakallı Celal” başlığının altında “Bir Türk filozofunun yeniden doğuşu” ibaresi geliyor. Bu ifade bizim ilgimizi çekemeyebilir ama kapaktaki fotografla şaşırtıcı bir etki yapabiliyor. Kitabın çıktığı 2000’lerin başında bu iki imge beni biraz uzaklaştırmıştı. Şimdi kitabı okuduktan sonra da kitabın isminin altındaki ibare silindi gitti diyebilirim. Bana kalsa “Bir Aydınlanma  savaşçısının yeniden doğuşu” yazılmasını daha uygun bulurdum.
Yazının girişinde buraya takılmama sebep olan şey, kuşaklar arasındaki farklı algılayış biçimlerinden kaynaklanıyor. Eski kuşaklar için “filozof” sözcüğü özü anlamında algılanabilirken, biz ve bizden sonraki kuşaklar için alaycı bir anlatıma bürünmüş olduğunu görüyorum. Böyle olmasının sebebine gelince bunda eğitim sistemimizin iğdiş edilmesi ve felsefe derslerinin gündemden çıkartılması etken olmuştur diyebilirim. Bizde kapaktaki fotografa bakıp, maddiyattan elini ayağını çekmiş bir adamı gördüğümüzde avarelikle eşdeğer bir filozof yorumuna sürüklenebiliyoruz. Ama yapacağımız bir şey yok, yıllar yılı kavramların içeriği öylesine boşaltıldı ki, bize kapı açacak bir kapak bile derhal duvar örebiliyor.
Kitabın yazarı Orhan Karaveli, basın dünyamızın en eski isimlerinden biri. Bir anlamda usta gazetecilerin en ustası diyebileceğimiz Karaveli, 86 yaşında ve bugünlerde de “Atatürk, Babam ve Ben” isimli bir kitabını da çıkarttı. Hala ciddi araştırma yazılarına ve söyleşilere çıkan gazeteci,  Galatasaray Lisesi (1937-1949), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (1949-1954) ve Londra Politeknik Okulu'nda (1956-1957) öğrenim gördü. Yeni İstanbul, Milliyet, Vatan ve Cumhuriyet gazetelerinde yazdı. 
Orhan Karaveli, “Sakallı Celal” kitabını tarihimizin önemli bir düşünürünü hatırlatmaya çalışmak amacıyla hazırlamış. Eski kuşakların çok iyi bildiği ve kültür hayatına yer etmiş olan Sakallı Celal, kitap çıkartmadığı için bugünkü kuşaklar ve tabi daha sonrası için de unutulup, gidecekti. Dolayısıyla Türk Aydınlanma Devrimi’nin savaşçısı olan bu kişi tekrar gündemimize bu eser sayesinde taşınabiliyor. 1886 ile 1962 yılları arasında yaşamış olan Sakallı Celal bir Osmanlı paşasının oğlu. Cumhuriyet’le birlikte eğtimci olarak hizmet vermiş.  Aydınlanma Devrimi’ne omuz vermiş ve bu konuda da mücadeleci olmuş. Bunun için başına gelmedik de kalmamış. İdaellerinden taviz vermeyen Sakallı Celal, her türlü makamı bırakarak işçilik edecekti. Paşazadelikten, işçiliğe süren bu serüvende devrimci bir kişilik. O bir aydınlanma savaşçısı. Galatasaray Lisesi’nde hocası olan Tevfik Fikret’le başladığı Aydınlanma neferliği Nazım Hikmet’lerle birlikte sosyalizm ile buluşacaktı.
Devrimlerden verilen tavizler ve karşı devrimin içten içe başlangıcı Sakallı Celal’I küştürecekti (ama yıldırmayacaktı)  o da okul müdürlüklerini ve ardından gelebilecek makamları terk ederek Anadolu kasabalarında makinistlik, ustabaşılık, işçilik yapacaktı. Orada da başına gelmeyen kalmayacaktı. Bir işçiye cebindeki bütün parayı verdiği için adı “Komünist”e çıkacaktı. Sakallı Celal komünist olduğunu saklamıyordu. Ancak ülke gerçeklerinde merdivenlerin adım adım çıkılmasını uygun buluyordu ve bu yüzden Aydınlanma Devrimi’nin, çağdaşlaşmanın tamamlanmasının gerektiğini düşünüyordu.
Sakallı Celal’in bugünlere kalmış bir iki sözünü buraya aktarırsak, bugün de kullanılageldiğini göreceğiz:

“Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer ilgisizdir.”

“Türkiye’de ‘Aydın’ geçinenler ‘Doğu’ya doğru giden bir geminin güvertesinde ‘Batı’ yönünde koşturarak ‘Batılılaştıklarını’ sanırlar!”

“Bu cehalet ancak tahsille olur!”

İşte Sakallı Celal’in dost sohbetlerinde kalmış ama bugünlere kadar gelmiş sözlerinden bir kaçı. Bunlara baktığımızda da bazı şeyleri çok ama çok önceden görebilmiş bir kişi olduğunu anlıyoruz .  Bu erken görüş Sakallı Celal’in düşüncelerini dost sohbetlerine sıkıştırırken, kitap haline gelememiş. Bu yüzden de Cumhuriyet  döneminin bu aydınlanmacı düşünürünü bizim kuşak ve sonrası bilemiyordu. Orhan Karaveli’nin bu kitabı büyük bir açığı kapıyor.
APTULİKA




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder