BLONDIE ya da Deborah Harry
Plak döneminin iç kıpırtan ortamında, ikinci el plakları
karıştırırken, devamlı karşımıza çıkan plaklardan birisinin kapağında takım
elbiseli adamlar ve ortada bir sarışın arzı endam ederdi. Plağın üzerinde de
bir el yazısı halinde, ip gibi akan “Blondie”
yazısı resmin ortasında bulunurdu. Çoğu
kez diğer grup elemanlarını önemsemez ama o şarışını teklifsiz bilirdik. Eh
hani zaten grubun ismi de sonuçta “Blondie” değil miydi. Çok sonraları o
şarışın afetin isminin Deborah Harry
olduğunu kavrayacak ve grubun diğer elemanlarını da adam yerine koyacaktık.
Tabi biz bunları kavradığımızda da 1982 yılında grup dağılmış olacaktı. Aradan
geçen 16 yıllık ayrılık süresinde ise grubun punk ve new wave karışımı
müziğinin peşine düşecektik. 1998’de de grup tekrar kurulunca, geçen ayrılık
sürecine rağmen karşılarında daha olgunlaşmış bir bekleyişteki dinleyici ile
buluşacaklardı.
ABD'li rock efsanesi Blondie, geçen yıl 6 Eylül'(2014)de Black Box Istanbul sahnesinde konsere
çıkmıştı. "One Way or
Another", "Atomic", "Heart of Glass", "Call
Me" gibi unutulmaz şarkılarıyla da hasret giderilmişti.
40 yıla yayılan
geçmişiyle Blondie, 70’lerin
gruplarından. Uzun süre müzikten uzak kalıp, tekrar kurulmaları bir handikap
olacakken bu tehlikeyi yaşanmamış olmaları da ilginç. Grubun gitaristi Chris Stein’in teknolojiye yakın olması
grubun yenilikçi yapılara uzak kalmamasını sağlamış. 16 yıl aradan sonra
1998’de yeniden kurulduklarında da eski şarkılarının görkeminde bir nostalji
etkisi yaratmak yerine yeni tarzlara ve yaratıcı fikirlere açılmayı
hedeflemişler. Bunu enerjiye döndüren grup, 1998’deki dönüşlerinde de “Maria” isimli yeni bir “hit” de
çıkarabilecekti.
‘Hey Sarışın!’
ABD’nin erken dönem punk
ve new wave fikirlerinin
şekillendiği New York ortamında
1975’te kurulan grup ismini de “Angels
and Snake” olarak düşünecekti. Daha sonra Deborah Harry’ye kamyon şöförlerinin “Hey Şarışın” diye laf atmaları sonucu grubun ismi de “Blondie” olacaktı. 1976’da grupla aynı
adı taşıyan ilk albümlerini çıkardılar.
İki sene sonra “Plastic Letters” albümü çıkana kadar yerel ölçekli punk
dinleyicisine hitap eden grup, 1978’de çıkan üçüncü albüm “Parallel Lines” ile dünya çapında bir başarı yakalayacaktı. Punk anlayışını new wave ile birleştiren grup, tarzından ödün vermeden dönemin disko ekseninde de yer alabilecekti.
Zaman içinde pop’tan reggae’ye (hatta heavy’ye) kadar uzanan
yelpazede sonucu “Blondie gibi” olan bir tarzı oluşturacaklardı.
Blondie ile Deborah Harry’nin özdeşleşmesi grubun
yavaş yavaş çatırdamasına da neden olacaktı ve 1982’de de grup böylece dağıldı.
Grubun dağılışında bir başka etken ise guitarist ve müzikal yapıdan
sorumlu Chris Stein, çok ender görülen ve ölümcül olan bir cilt hastalığına
yakalanmasıydı. 1985 kadar tedavisi süren Stein
rahatsızlığı atlatınca sola çalışmalarına başladı. Yanısıra diğer elemanlarında
solo albümler yapması Blondie’nin
eski çalışmalarına rağbeti arttıracaktı ve grup 1997’de tekrar kurulacaktı.
Zamana göre
yenilenen topluluk
Blondie denilince
akıllara her dem Deborah Harry’nin
beni afetliği gelse de topluluk olarak etkisi azımsanamaz. ABD’deki punk
hareketinin başkenti New York’un Talking Heads ve Ramones gibi dişe dokunur temsilcilerinden biridir; Blondie. Öyle ki zaman içinde
tarzlarını güncel akımlara göre geliştirip, gündemlerini korumayı
başarabilmişlerdir. İlk zamanlarda 70’lerin rock ve pop soundu
içinde görünürken, 80’li yılların disko,
pop, reggae tarzalırını da bünyesine katabilecekti. 90’lı yıllarda tekrar
kurulduğunda ise günün yükselen değerlerine sıcak bakarak Clud’n Dance ve Elektronik tarzlarında
işler üretmekten çekinmeyeceklerdi.
Onları her zaman belirli bir popülaritede gördük. Bu sebeple
müzik kariyerlerine 40 milyon albüm satışı ve müzik listelerinde haftalarca bir
numarada kalan şarkılar bırakabildiler. Şimdilerde 40. yılını tamamlarken
(üstüne üstlük 16 yıl gibi bir ara söz konusu olsa da) efsane konumuna geçmeyi
de başarabiliyorlar.