Sayfalar

29 Ağustos 2015 Cumartesi

Blues Perişan Kütüphanesi’ne Katkı 21





Devam
Bu blogun benim dışımdaki tek ve vazgeçilmez yazarı Geronimo arkadaşım burada kitap yazılarının çıkmasına vesile oldu. Eh beni de biraz heveslendirdi. Böylece her haftaya bir kitap tanıtımı yapar olmuştuk. Adına da “Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi’ne Katkı” der olduk ve haftalarca yazdık. Her şey iyi giderken bir umutsuzluk mudur nedir bilinmez, bir süre sonra  içimizden yazmak gelmedi. Daha doğrusu benim gelmedi (galiba). Kimsenin kitap okumadığı yerde biraz utandım. Hani birileri “Bu adamlar da kendilerini ne sanıyor.” Diyebilirdi. Ne bileyim işte herşey gibi boşa kürek çekmek gibi geldi biraz. Bununla da kalsa iyi her hafta okuduğun bir kitabı yazmak biraz rutin olup, iş haline gelince belki de biraz eski zevki kaçıyordu. Her neyse ben aksattım bir iki hafta sonra da yazmaz oldum. Geronimo da bana uydu, yazmadı. Aslında yazmama kararı almadık, kimse ilgilenmiyor diye kırılmadık. Sonra bir baktım ki umutsuzluk sadece kitapla, neşriyatla kalmıyor, asıl konumuz blues ve rock’a da sirayet ediyordu. Öyle ki Temmuz ve Ağustos aylarında Blues Perişan bloğundaki yazılarım da sadece program playlistlerini aktarmaktan ibaret olmuştu. Bunu görünce küreklere gene asıldım ve bir iki yazı eklemeye başladım. Ancak kitap yazıları yazmak pek içimden gelmiyordu hani. Kim okurdu? Hoş okuyan var ise bir kaç tanede onlar kalkıp “ahkam mı kesiyorsunuz” diyebilirlerdi.
Bu düşünceler içinde “Blues Perişan Kütüphanesi’ne Katkı’ yazısı yazmadık ama sevgili dostum Geronimo ile her hafta buluşup, bahçedeki masamıza rakıları kurup, sohbetler etmeyi de ihmal etmedik. Bu buluşmalarda masada sadece rakı ve meze bulunmuyordu. Geronimo gelirken elinde iki kitap oluyordu. “Abi senin ilgini çekeceğini düşündüm okursun diye getirdim” diyordu. Bende eve gelen aşurenin kasesini komşuya geri veriken içine muhallebi ikramı konulması gibi kendi sevdiğim iki kitabı ona veriyordum. İlginçtir bu alışverişlerde hiç bir zaman “A ben bunu okumuştum” piştisi olmamıştı. Tam tersine yeni keşiflere yol almıştık. Ben bu sayede Luis Sepulveda, John Fante gibi güzelliklerle tanışacaktım. Benim Geronimo’ya verdiğim kitaplarla o da resim ve heykel sanatımızın Ekiz ailesiyle tanışacaktı.  Ressam Rafet Ekiz’in kitabı Geronimo’nın “Abi bu adamı tanımıyordum ama tam benlikmiş” diyecekti. Kimbilir bu diyarlarda hala resim sergileri oluyorsa ya da kalırsa bundan sonra sergilere de gideriz. Burada yazar mıyız bilemem. Bir de ona bulaşmayalım dimi. Ama kim bulaşacak. Biri bulaşsa be. Sosyal paylaşım sitelerinde video dışında bir ara ressamların yapıtlarından bazılarını paylaşır olmuştum da millet delirdiğimi bile sanmıştı.
Bu Cuma günü yani Blues Perişan Kütüphanemize katkı yaptığımız gün bir büyük yazarımız olan Oktay Akbal’ı  yitirince iki satır bir şey yazma isteği uyandı içimde. Bunda bir ay önce aynı isteği Fikret Otyam’ı yitirdiğimzide de hissettim ama sonra vazgeçtim. Kimbilir belki bu sefer de vazgeçebilirim. Ne olur bilinmez ancak Fikret Otyam için bir çizgi olsun çizemediğime yanarım. Bu sefer neyse ki Oktay Akbal’ın bir çizimin hazırladım bile. En kötü ihtimal onu paylaşırım ya da gene küser kendime saklarım.
Oktay Akbal’ın çizimini bir şekilde Cuma günü öğleden sonra İnstegram denilen akıllı telefon (biz akıllanamadık ama telefonu akıllı ettik iyi mi) yoluyla paylaştım. Diğer paylaşımlarda en kötü beğenme sayısı 35 iken bu paylaşım 16 beğeni aldı. Az ama ilginç bir şey ortaya çıktı. Beğenilerden 13’ü kadınlara aitti. Üstelik bu 13 kişinin hepsinin refaransında Oktay Akbal biliniyordu. Yani biz erkekler sadece 3 kişiydik yani erkekler konu edebiyat, sanat olunca yüzde bir oluyordu. Belki de benim takipçilerimde olay böyledir yoksa ülkemizde kitap okurluğu öyle çok ki, her gazete her hafta boy boy kitap ekleri verir durur.
Sözü fazla uzatmayayım. Burası bir blog da olsa internette fazla yazı okunmaz deyip, kısa keselim. Oktay Akbal ustamız için yazmayı bir sonraki katkıya bırakalım.
Yani sözün yekünü ve de özeti, “Blues Perişan Kütüphanesi’ne Katkı” köşemiz devam ediyor.
APTULİKA


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder