Sayfalar

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Pink Floyd'a saygı albümü

 Bugünlerde piyasaya çıkan “The Everlasting Songs: An All Star Tribute To Pink Floyd” isimli albümde eski, yeni bir çok müzisyen bir araya gelip, Pink Floyd eserlerini yorumlamışlar. 50 yakın müzisyen arasında kimler yok ki… Emerson, Lake and Palmer’ın tuşlu çalgılar ustası Keith Emerson, Toto grubunun gitaristi Steve Lukather, Deep Purple’dan Steve Morse, Yes’in keyboard devi Rick Wakeman, King Crimson’un basgitaristi John Wetton ve daha nice progresif rock dahileri bu albümde bir araya gelip, Pink Floyd şarkılarını yorumlayarak, çok zevkli bir işe imza atmışlar.



Bugün klasik müzik adıyla dinlediğimiz eserler yazıldığı zaman diliminde seslendirilirken güncel, hatta “popüler” çalışmalar olarak değerlendirilirdi. Yüzyıllar geçtikçe değerlerini yitirmeyen bu eserlere klasik denilecek ve insanlığın çağdaşlık merdivenlerine tırmanmasına neden olacaklardı.
Klasik sözcüğü genelde yanlış tanımlanarak, “demode” ile karıştırılır. Oysa “klasik” eskimeyen, bütün zamanlara oturan demektir. Kesinlikle de “moda” tanımının çok ötesindedir.
Akademik ölçülerde değerlendirilip, korunan klasik eserler yeni yorumcular, orkestralarla çağları aşarak seslendirilir ve ilgi görmeye devam eder. 20. yüzyılın caz ve rock gibi müzikleri de günümüzde klasikleşiyor. Pink Floyd da bunların en başta gelenlerinden. Eski ve yeni müzisyenler onların yapıtlarını seslendirmekten vazgeçmiyorlar. Bugünlerde piyasaya çıkan “The Everlasting Songs: An All Star Tribute To Pink Floyd” isimli albümde eski, yeni bir çok müzisyen bir araya gelip, Pink Floyd eserlerini yorumlamışlar. 50 yakın müzisyen arasında kimler yok ki… Emerson, Lake and Palmer’ın tuşlu çalgılar ustası Keith Emerson, Toto grubunun gitaristi Steve Lukather, Deep Purple’dan Steve Morse, Yes’in keyboard devi Rick Wakeman, King Crimson’un basgitaristi John Wetton ve daha nice progresif rock dahileri bu albümde bir araya gelip, Pink Floyd şarkılarını yorumlayarak, çok zevkli bir işe imza atmışlar.

50. yılında Pink Floyd
Pink Anderson ve Floyd Council, ABD’li iki siyahi blues ustası 1965 yılında İngiltere’de kurulan bir gruba isim babalığı edeceklerdi. Bu iki bluescuya hayran olan Rick Wright, Roger Waters ve Nick Mason bu iki ustanın ön isimlerini kurdukları gruba vereceklerdi. Aralarına bir resim öğrencisi olan Syd Barrett’i de aldıklarında efsanenin karesi oturmuştu. Pink Floyd ilk olarak saykodelik ve deneysel rock ile yola adım attıktan sonra Barrett’in gruptan ayrılıp yerine David Gilmour’un gelişiyle progresif rock kulvarına geçecekti. Geçen 50 yıl içinde de Pink Floyd hem en tanınan  hem de albümleriyle hiç eskimeyen bir rock grubu olacaktı. Onlar için Bach, Mozart, Beethoven gibi klasik müzikçiler desek fazla da abartı olmaz gibi.
“Tribute” ya da Türkçesiyle “Saygı” albümleri son 20 yılın alışıldık örnekleridir. Bir müzisyen ya da grubun şarkıları değişik isimler tarafından seslendirilir. Bunu çoğu zaman sevdiğimiz gibi çoğu zamanda o parçaları aslından dinlemeyi tercih ederiz. “The Everlasting Songs: An All Star Tribute To Pink Floyd” albümü Pink Floyd’un ilk kez yapılan bir Tribute” albümü değil. Burada saymaya kalksak yer yetişmez. Ancak bu yeni çıkan çalışma diğerlerinden çok farklı özelliklere haiz diyebilirim. Öncelikle bir araya gelen isimler Pink Floyd’un çağdaşı olan gruplardan seçilmiş. Her biri de progresif rock konusunda Pink Floyd elemanları gibi usta ve işin ehli.

Progresif  Rock Konservatuarı
Genelde saygı albümlerinde eserler farklı müzisyenler tarafından yorumlanırken, yeni yorumlar, farklı bakışlar getirilebilir. “The Everlasting Songs: An All Star Tribute To Pink Floyd” albümünde ise eserlere farklı yorum getirilmeden eserlerin özüne olağanüstü hassaslıkta sadık kalarak yorumlanmış. Aynı klasik müzik eserlerinin yorumlanması gibi hassas bir terazide sunulmuş. Dinlerken konuk olan müzisyenlerin tınılarını hissedebiliyorsunuz ama eserin özü de aynen korunabiliyor. Buradan yola çıkarak artık rock müziğin klasik müzik gibi akademik bir düzeye eriştiğini veya yakın zamanda bu tarzın konservatuar konumunda değerlendirilebileceğini görüyoruz.

 “The Everlasting Songs: An All Star Tribute To Pink Floyd” da 11 Pink Floyd başyapıtını 50’ye yakın onlar kadar usta müzisyenden dinlemek keyifli oluyor. “Shine On You Crazy Diamond”da Steve Lukather, “The Great Gig In the Sky”da Yes’in gitaristi Steve Howe, “In The Flesh”de Keith Emerson ve daha niceleri.    
APTULİKA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder