Sayfalar

22 Mayıs 2015 Cuma

Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı - 18

“Zıkkımın Kökü” – Muzaffer İzgü (Roman)

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. 
Bu hafta 1933 yıllarının Adana’sında 
başlayan bir yaşamın 40’lı ve 50’lili 
yıllardaki çocukluk, ilk gençlik öykülerini 
anlatan bir kitap var. 
Muzaffer İzgü’nün kendi hayatından 
bölümleri sunduğu romanı 
“Zıkkımın Kökü” bu hafta sonu Blues 
Perişan Kütüphanesi'ne onsekizinci 
kitap katkımız olacak.  




 Ülkemizin önemli mizah yazarlarından biri olan Muzaffer İzgü kitaplarını öyle yana yakıla aramamışımdır. Buna sebep olan şey de büyük ihtimal Aziz Nesin’in mizah yazarlığı konusunda bizim nesil için her daim ayrıcalıklı yeri olmasından da kaynaklanıyor olabilir.  Bu yüzden alanı mizahla sınırlı olan yazarlara devamlı sınır çekmişliğim vardır. Kimbilir çoğu kez haksızlık da etmişimdir. Karikatür dergilerinde de mizah yazarlarını hep eş geçmişimdir.
Muzaffer İzgü’nün ilk okuduğum kitabı hatırladığım kadarıyla “Ortadireği Yıkan Ayı” idi. Üzerinden öyle bir zaman geçti ki, hiç sormayın. O kitaptan hatırladığım, beni pek sarmadığıydı. Dört yıl önce elime geçen kitaplarından bir kaçını bulup okuyacaktım ve geçmişteki o yargım için çok haksızlık ettiğimi düşünecektim. Çünkü İzgü’nün hem iyi bir mizahi yaklaşımı hem de kendisine özgü bir anlatımı vardı.
Yıllar sonra İzgü hakkında bakışım değisse de çok fazla açlığını çektiğim bir yazar olmayacaktı. Ancak bir hafta önce sahaftan iki tane O Henry kitabı bulup, “amaney” nidalarıyla atılmıştım ki o heyecanla Muzaffer İzgü’nün de bir kitabını alacaktım. Eve geldiğimde kitapları şöyle bir karıştırırken İzgü’nün kitabı ne anlatıyor diye bakarken , bir girmişim ki hiç sormayın. Bir soluk mu desem çölde su bulmuş divane mi desem bir okudum ki sormayın. Kitabın ismi “Zıkkımın Kökü” idi. Bu yazarın kendi çocukluğunu anlattığı bir romanıydı. Öyle içten, öyle sürükleyiciydi ki, elimde olmadan “Yahu bunun filmi yapılır be” diyecektim. 70 küsur sayfa okumuştum ki, internete bir bakayım bu kitapla ilgili bir yazı var mıdır diye. O anda bir de ne göreyim, bu kitap sinema filmine yıllar evvelsi çekilmişti. Memduh Ün yönetmiş, hatta İtalya’da falan da ödüle layık görülmüştü.

İnternet vasıtasıyla filmi hemen izlemeye koyuldum ancak romandaki anlatımın filmde Yeşilçam’ın ahlakçılığına ve melodram alışkanlığına yenik düştüğünü görüp, yarıda bırakacaktım. Romanı tamamen bitirdikten sonra filmi tekrar izledim. O romandaki yaşanmışlık, gerçekçilik ve insanların sınıfsal konumları filmde bombardımana uğramıştı. Romanın geçtiği dönemin atmosferi post – yaşilçam’ın yöntemleriyle iğdiş edilmişti. Sinema filmine biraz fazla haksızlık etmiş ya da yeşilçamın bütün yanlışlarını bu filme yüklemiş de olabilirim. Bunun nedeni de Muzaffer İzgü’nün “Zıkkımın Kökü” romanını çok sevmiş olmamdan kaynaklanabilir. İzgü’nün çocukluğu ve ilk gençliğini anlattığı romanın dili bence muhteşemdi. 1940 ve 50’lili yılların Adana’sında geçen çocukluk, tavanında bir sinemadan alınmış büyük bezden “Tarzan” filmi afişi ile yamanan yoksul ev, babasının icatlarıyla yapılan ayakkabıları, ilk aşk, aşkın peşinden gidilen pamuk tarlaları ve daha bir dizi macera. Yeni baskısı var mıdır bilemem. Benim okuduğum “Bilgi Yayınevi”nden çıkan, Ekim 1999 tarihli, sekizinci baskısıydı. Bulabilirseniz kaçırmayın derim. Sinemacı arkadaşlarınız varsa aman olaki bahsetmeyin zira bitmek bilmez televizyon dizisi yaparlar, sonra “ben ne halt ettim” dersiniz.
Aptulika

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder