Sayfalar

5 Aralık 2014 Cuma

Hafta sonu 'Blues Perişan Kütüphanesi'ne katkı – 8

Geronimo Yalnızkartal bu hafta sizlere sahaflardaki gezintilerinden birinde bulduğu bir kitabı tanıtıyor. İyi okumalar.



Yine bir sahaf gezisinde elime geçti bu kitap, hatta bu vesile  ile Osman Şahin gibi, önemli ve değerli  bir  yazarımızın daha olduğunu öğrenmiş oldum . Aslında   öykülerinin zamanın kült filmlerine konu olduğunu görünce ( Bknz :  http://www.osmansahin.com/osman_%C5%9Fahin_sinemasi )  onu isimsiz olarak tanıdığımız da ortaya çıkyor ya işte  masum bir okur utangaçlığı içinde  olduğumu itiraf etmem gerekir .
Geçenlerde yazmıştım farklı biryerlerde    Okunacak o kadar çok  şey var ki  a dostlar , boşa geçen herzamana gerçekten çok yazık “
Bu kitapta  kendisi de bir Yörük olan ,  Osman Şahin   kökleri , inançları , yaşam tarzları  uzun bir geçmişe dayanan  dağların , yaylaların bu özgün insanlarını  58 sayfada harika  anlatıyor .
Kızılderililer başta olmak üzere  tüm yerel ve doğa ile  dost  ve  kardeş yaşamış  insanlara , topluluklara ayrı bir hayranlık duyarım .  Sanırım ki  köklerimi bir köy çocukluğundan alıyor olmam da bunda etkin . Bu minik kitapta  Yörüklere dair çok şey öğrendim , onların yaşamlarına , bakışlarına hayran oldum , bilsem ki o özgün hallerini bulabileceğim , kalkıp gidesim geldi Toroslara,  Bolkar’ın yayalarına , obalarına , çadırlarına . Sultan Ana’nın ruhuna dokunmak istedim en azından .  O yanık türkülerini onların ağzından tepelerde yayalarda yankılanırken dinlemek istedim .
Ellisekiz sayfalık minicik bir kitap içine koca bir dünyayı sığdırmış yazarımız , kendisini de saygıyla selamlıyorum .
Yörüklere dair  bazı bilgiler  :    1960 ‘lara kadar  nufus cüzdanları ve kayıtları dahi olmayan Torosların bu güzel insanları Cemal Gürsel zamanında  devlet zoruyla  kayıt altına alınmışlar . Sonrasında günümüze  teknolojinin  de dağları işgali ile  , yaylaları ormanları  , keğçelerin dikenli tellerin işgaline uğramış ,  Torosların , Bolkar’ın bağrını delmiş iş makinaları , araba yolları yaylalara  kadar çıkmış .  Bu MODERN ( !) işgal yavaş yavaş yok etmeye başlamış bu doğanın çocuklarının binlerce yıllık yaşam biçimlerini  , araç gereçlerini  ve de davranılarını  hem de  birkaç on yıl içinde ... Şimdilerde  halen direnmeye çalışanlar kalsa da  ömürlerinin ne kadar uzun olacağı pek tartışılır .
Dünyanın her neresinde olursa olsun  kuralları , yaşamları ve inançlarını yalnızca doğanın kurallarının belirlediği ve ona saygıyla örülen yaşantıları ile   tüm  o güzel insanlara  selam olsun . Amerikan Kızılderililerine , Afrika Yerlilerine ,  Avustralya Aborjinlerine , Kuzey Kutubunun sakin insanları Eskimolara  ve  yaylarların , dağların göçerleri Yörüklere , hepinize ... Sizler ne güzel insanlardınız ya , şimdi nerelere gittiniz ?  
Cevabı  da Yaşar Kemal’den olsun  “ O iyi insanlar , o güzel atlara bindiler ve çekip gittiler “

 Kitaptan   Blues Perişan Okurlarına Kısa Alıntılar

 Yörükler  :  "Başları dumanlı yüksek yerler , ulu ağaçlar , yeryüzünü gökyüzüne bağlayan yerler çeker onları . Oralara özlem duyarlar hep. Bu korunma içgüdüleri dışında  Orta Asya şamanlığından  kalma  tanrısal ezgilerinde getirdiği bir inançtırda aynı zamanda .  El değmemiş gökyüzüne nekadar yakın olunursa , gökyüzünün de  kendisine  yakın olana en güzel yaşamı , en güzel ölümü bağışlayacağına inanırlar.  Bu yüzdendir ki  temiz gökler,ulu ağaçlar , ulu doruklar birer açık hava tapınağıdır onlar için.
Dağlarda doğup dağlarda ölenlerdir , yiyip içtikleri yalnızca doğa olan , rüzgarla kar sularında yıkananlar , öldüklerinde özgürlüğün kar doruklarına gömülenler . Binbir kuşun , çiçeğin , güneşin , bulutun  ve işitilmedik nice seslerin adıdır onlar . 
Poyraz yakığıdır yüzleri , bodur çalılar örneği kısa , küt , sağlam olur boyları , Toros kayalıklarının direncini , dayanıklılıklarını , sertliğini ve tüm özelliklerini taşırlar .
Türküleri seslenişleri , Toros poyrazından esinlenilmiş gibidir ve derin çığlıkları  anımsatır, yanık , dertli ve uğultulu .
Yola düştüklerinde  zamanın ve uzaklıkların hiçbir önemi yoktur , önemli olan hareketli olmak , yürümek ve böylelikle göç içgüdülerini doyurmaktır.  Sanki hiç durumadan yürümekle yaradılışın kaynağını arar , sorar gibidirler . "

Kitaptan yörüklüğün kuralı ile ilgili bölümden bir parça
 Buyurun bir de Durmuş Aga’yı dinleyelim
 “ Birinden isteyebilmem için önce vereceksin , vermeyi öğreneceksin ,veren el alan eleden her zaman büyüktür . Ne kadar verir, paylaşırsan , elinde  gönlünde  o kadar büyür, yücelir. Bu yüzden açık ve güneşli alanları severiz ,  geniş ferah alanlarda yaşayanların gönülleri , yürekleri de açık olur ... Bizde insanı rengine , ırkına , şekline göre ayırmak yoktur , Yaradana karşı günah olur bu . Bizler bir tek insanlık ırkı tanır , biliriz . Yaprağımız farklı olsa da aynı insan ağacıyla  aynı toprak ananın çocukları sayılırız . 
“Yörüğün yobazı , dindarı olmaz . Yörük kısmının dine falan ihtiyacı  pek yoktur . Gerçek din tabiattır bizde .  Şu görülen dağlar , ormanlar , sudur , kayadır , topraktır , ottur , bitkidir .  Ölüme de inanmayız pek , Yörüklükte ölüm yok süreklilik vardır . Durmadan akan , yer değiştiren suya  ölmüş gözü ile bakılmazsa Yörüğe de öyle bakılmaması gerek . “
Mevlana ne demiş ;   “ Her gün bir yerden göçmek ne iyi  /   Her gün bir bir yere konmak ne hoş  /   Bulanmadan , donmadan akmak ne hoş 
 ( Alıntılar , Osman Şahin’in  “ Son Yörük   “ isimli kitabındır   )


Editöryal not: Yazı biraz uzun olduğu için Geronimo'nun yazdığı bölümlere aynen yer verdim. Ama kitaptan alıntılar bölümünü biraz kırptım. Kendisinden özür dilerim. Alıntılar bölümünün tamamını okumak için
adresine bakabilirsiniz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder