Tarihler 23 Aralık 1974’ü
gösterirken TRT radyosunun öğlen haber bülteninde “Cem Karaca öldü” diye haber yer almıştı. Böyle bir haberin
çıkmasının sebebini anlamak için şöyle bir bundan 40 yıl öncesinin Aralık ayına
gidelim.
Cem Karaca'nın 6 Aralık 1974 tarihli haberinde hastanedeki ilk fotografı |
40 yıl önceki bu söylentisel
asparagası anlatmadan önce kendi hayatımdan bir girizgahla o dönemin
atmosferini bir çizeyim dedim. Sıkılmazsanız buyrun. Sıkılırım derseniz de
alttaki ikinci başlıktan yazıya devam edersiniz.
Selobantla duvarlara yapışan posterler
1974 yılında ilkokul bitmiş
ve ortaokula başlamış, 12 yaşındaydım. İlkokul’da dedemin “yeyeciler” dediği
Beatles’ı daha bilmesem de Barış Manço’yu bir yerlerde resmini görmüştüm. İlk
bildiğim parçası da “İşte Hendek İşte Deve”ydi. İlkokulda bu şarkıyı üç arkadaş
öyle çok söylerdik ki… Hatta bu parça yüzünden öyle ünlenmiştik ki,
öğretmenimiz tahtaya kaldırır, bize bu parçayı okuturdu. Biz de sözlerini
ezberlediğimiz bu parçayı “Kuyu başına vardım/ Zeynebim bekler diye…” sözlerini söyleyerek şarkıya
başlardık.
İlkokul’da Barış Manço’yu
bilirdim dediysem de dördüncü sınıftan sonra olmuştu. Daha evvelsi Türkiye’den
bildiğim isim Erol Büyükburç’tu. Bunun sebebi de o dönem evinde pikap olan hali
vakti yerinde ailelerin çocukları doğum günü yapardı. Pastalar, limonatalar
vesaire ama benim en çok dikkatimi çeken pikap olurdu.Açıkcası 1968 ile 1970
arası o evlerde en çok Erol Büyükburç 45’likleri olurdu. Yabancılardan da
Engelbert Humperdick. O dönem için Erol Büyükburç (daha rock kavramı oturmamış çocukluğumuzda)
“hareketli” diye tanımladığmız bir tarzı temsil eder idi.
Yaş 12 olmuş ve ben
artık ceket, kravat bir de şapkası olan
bir okul formasının içinde bir ortaokul talebesiydim. 1974 yazı ve sonu yeni
bir adamı tanıyacaktım. Daha doğrusu bir gözlük adam ile tanışacaktık. O dönem
Demirel’in kel kafası karikatürlerle birlikte ilk politik imajı verirken, müzik
dünyasında da kalın çerçeveli (ama havalı) gözlükleriyle bir şarkıcı
dikkatimizi çekecekti. Bir de dilimizde “Beyaz Atlı şimdi geçti buradan” diye
söylediğimiz bir şarkısı vardı. Ha söylerken de ninemizin gözlüklerini falan
alır gözümüze takar ve sesimizi değiştirerek genizden şarkıyı söylerdik. Bu
yeni isim Cem Karaca’ydı.
Bu arada duvarlarımıza artık
selobantla poster de asar olmuştuk. Annem “Babannenin gözlüğünü takma, gözlerin
bozulacak” diye beni kovalarken bir yandan ben “Beyaz Atlı nanaynarrrooom” diye
şarkımı söylerdim. Ninem falanda “duvarların boyası sökülüyor bu kağıtları
duvarlara asma” diye bağırırdı.
Cem Karaca'nın 1974'te çıkan Beyaz Atlı plağının kapağı. (kapak resmi dipsahaf.com'dan alınmıştır.) |
Odamda Cem Karca’nın Hey dergisinden
çıkan posterinin yanında bir de Suzi Quatro posteri vardı. Bir gün dedem
Vefa’daki evlerinden bize gelmişti. Odama girdi “ne bu yeyeciler” dedi gülerek.
Sonra hayretle “Bizim Cengiz’in resmi ne arıyor duvarda demez mi. Cengiz Abi,
yengemin kardeşiydi ve o dönem 20’li yaşlarında filinta gibi bir abiydi. Ancak
aile içinde hani çocuklara “yaramaz” denilmesi gibi genç olanlara da “hayta”
falan derlerdi. Cengiz Abi’ye de öyle dedikleri için ben özenirdim. Ama dedemin
Cem Karaca posterine bakıp, ona benzetmesi Cengiz abiye daha bir ilgi duymamı
sağlayacaktı.
İşte bu dönemde 1974’ün
Aralık ayı tam bu zamanlardı. Bir gün mahallede oynarken birilerinin
konuşmalarını duyacaktım.
“Haberin var mı, Cem Karaca
ölmüş”
“Hadi yahu… Neden ölmüş.”
“Gırtlak kanseri.”
“Tabi yahu öyle bağıra bağıra
sesini yırtarcasına okursa olacağı buydu, yazık.”
“Ecnebilerin de bir şarkıcısı
o yüzden öldü ya.”
“ O kim Tom Jones mu?”
“Yok canım, Motorhet mi
nedir. Herifin bıyıkları Barış Manço gibi.”
Bunları konuşan abiler benden
büyüktü. Üniversiteye gidiyorlardı ya da mahallenin derin abileriydi. Onu şimdi
tam hatırlayamıyorum. Ancak konuşulanlar kelimesi kelimesine aynı böyleydi ve
benim aklıma böyle mıhlanacaktı.
Cem Karaca öldü diye
üzülmüştüm. Üstelik bilmediğim bir hastalıktı. Verem o dönem çaresiz bir
hastalıktı ama gırtlak ve kanser bilmediğim şeylerdi demek ki daha kötü bir
şeydi. Bir arkadaşım,
“Yok oğlum, o gırtlak değil,
kan kanserinden ölmüş.” Diye düzeltecekti.
Bütün bunlar olurken gırtlak
mı, kan kanseri mi derken bir de Motorhet gibi bir şey o dönem Cem Karaca ile
özdeşleşecekti kafamda.
Çocukluk dönemimden kalma bu
hadise bana yapılan bir şaka falan değildi. Tarihler 23 Aralık 1974’ü
gösterirken TRT radyosunun öğlen haber bülteninde “Cem Karaca öldü” diye haber yer almıştı. Böyle bir haberin
çıkmasının sebebini anlamak için şöyle bir bundan 40 yıl öncesinin Aralık ayına
gidelim.
Cem Karaca, Cerrahpaşa Hastanesi’ne kaldırılıyor
1974’ün Kasım ayı biterken
Cem Karaca’nın 45’lik plağı “Beyaz Atlı/ Yiğitler” plağı çıkmış ve Aralık ayına
doğru da Hey’in listelerinde üçüncü sıraya doğru yükseliyordu. Aynı yükselişte
de Erkin Koray “Fesuphanallah” plağıyla geliyordu.
Cem Karaca, 1974’ün Aralık
ayının başında ani bir şekilde hastaneye kaldırılmıştı. Hastanede 4 gün tedavi
altında kalan sanatçı, evinde dinlenmeye çekilecekti. Hastanedeyken konuşamayan
sanatçı yazı yazarak meramını anlatıyordu. Doktorlar 1 ay boyunca şarkı
söylemek değil, konuşmasını bile yasaklamışlardı. Ancak taburcu olup, eve
gitmesi bir gün sürecekti. Karaca ağzından ve burnundan boşanan kan yüzünden 6
Aralık günü tekrar Cerrahpaşa Hastanesi’ne kaldırılacaktı.
Doktorların teşhislerine göre
kanamanın nedeni Cem Karaca’nın bir süre evvel Bursa yakınlarında geçirdiği
trafik kazasının yan etkisi olduğunu belirleyeceklerdi. Bu arada kan durmadığı
için de sanatçının vucuduna hergün yarım kilo kan takviyesi yapılacaktı.
Cem Karaca'nın hastaneden el yazısıyla ilk gönderdiği mesaj (Hey dergisinden) |
Cem Karaca toplam 15 gün
hastanede kalıp, 17 Aralık 1974’te taburcu edilecekti. Ancak bu süre içinde
gazeteler ve Hey dergisi olayı yakından takip edecekti. Çıkan söylenti ve
haberlerden ilki gırtlak kanseri olduğuydu. Sonradan doktorların kan
kanserinden şüphe ettiği yazılacaktı. Bu durumla ilgili olarak her haberde Cem
Karaca’nın kan kanseri olduğu yazılmaya başlanmıştı bile. Haber öylesine büyük
bir hızla yayılmıştı ki 40 yıl önce bu hafta TRT radyosu öğlen haberlerinde ,
“Cem Karaca kankanseri sonucu
öldü.”
Haberini anons edecekti. Bu
haber ardından gelen 4 haber bülteninde de yer alırken, ortalık birbirine
girecekti.
Özrü kabahatinden büyük
27 Aralık 1974, cuma günü ise
TRT bu hatasını “Haftadan Haftaya” programında İzzet Öz’ün sunumuyla,
“Cem Karaca öldü demiştik.
Şaka yaptık, kendisi gayet sıhhatte” sözleriyle düzeltecekti. Ancak bu hatayı
düzeltmek de “Çam devirme” ya da “Özrü kabahatinden büyük” denilebilecek gibi
bir durumdu. Bu ciddiyetsiz yaklaşımdan dolayı Hey dergisi, “TRT yaptığı hata
yetmiyormuş gibi, bir de alay ediyordu.” Yazarak durumu eleştirecekti.
Cem Karaca ne kanser olmuştu
ne de ölmüştü. Bu durumu hastaneden takip edip, gülen Cem Karaca konuşması
yasak olduğu için bir kağıda “TRT’ye teşekkürler, Benim milyonlarca lira
harcayarak yapamayacağım kadar reklamımı yaptılar.”
Cem Karaca durumu böyle ti ye
alsa da doktorlar için durum ciddiyetini koruyordu. Doktorlar sanatçının uzun
bir süre dinlenmesini iki ay boyunca sahneye çıkması değil, konuşmasını bile
yasaklamışlardı. Sonra ne mi oldu, kısa bir süre sonra Cem Karaca tekrar
konserlerdeydi ve birbiri ardına çıkan plaklarla müzik hayatına devam etti.
Aptulika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder