Sayfalar

7 Mayıs 2014 Çarşamba

John McLaughlin’den Dördüncü Boyut



İngiliz caz rock fusion gitarının efsanesi John McLaughlin geçen yaz Boston’daki Berklee Müzik Okulu’nda verdiği konserin kayıtlarından oluşan albümü, “The Boston Record”u çıkardı. Usta gitaristin yeni grubu The 4th Dimension ile yaptığı bu konser albümü bizleri  70’lerin atmosferine götürerek,   doğaçlamalar panayırında gezdiriyor.

Caz rock gitarının en önemli isimlerinden John McLaughlin 72 yaşında. Yılların birikimindeki  bu büyük ustaya genç ve güçlü müzisyenlerden kurulu bir  grup verilirse  yaratıcılık ve coşku da naftalinli sandıktan çıkıveriyor. İngiliz gitaristin son yıllarda kurduğu The 4th Dimension isimli grubu bizleri 70’lerin dimağ açıcı konserlerine götürüyor. Bu sıralar piyasaya çıkan ve Boston’daki Berklee Müzik Okulu’nda geçen yılın yaz aylarında verilen konserin kayıtlarından oluşan “ The Boston Record”u dinlerken kendimizi bir zaman makinesinde buluyoruz.

British Blues’ın doğuşundan fusion devrimine
Annesi konser piyanisti olan John Mc Laughlin, ilk olarak keman ve piyano eğitimiyle müziğe başladı. Sanatçı 10 yaşına geldiğinde ise flamenko ve caz müziğiyle tanışacak ve 11 yaşında gitara geçecekti. 1960’lı yıllara geldiğimizde Britanya adasındaki caz müzisyenleri blues’a meyletmeye başlamışlardı. Amerikalı siyahların müziğine ilgi duyan İngilizler bu tarzı hem öğreniyor hem de ilerde doğacak olan ve rock müziğininde 70’lerdeki devlerinin çıkışına vesile olacak olan British Blues’ın temellerini atıyorlardı. 20 yaşındaki McLaughlin’i de onların arasında bulacaktık. British Blues’ın kurucuları olan Alexis Korner ve Graham Bond ile çalan John Mc Laughlin, dönemin ateşinde iyicene pişecekti. 1969’da basçı arkadaşı Dave Holland onu Tony Williams ile tanıştırmasaydı, kimbilir John Mc Laughlin’i bir  hard rock  gitaristi olarak bulabilirdik. Zira bu tanışmadan sonra kuracakları Lifetime grubuyla yaptıkları iki albümden sonra Miles Davis bu genç gitaristi keşfedecek ve caz fusion devriminin gitar hanesinin en önemli ismi böylece ortaya çıkacaktı.


Rotasını doğuya döndüren gitarist
Miles Davis’in caz tarihinde bir dönüşümü belirleyen “In A Silent Way”, “Bitches Brew” albümlerinde gitar çalan John McLaughlin, elektrik fusion döneminin önemli isimlerinden biri olacaktı.
  John McLaughlin, caz fusion değişiminin deneyciliği içinde farklı bakış açıları da getirecekti. Onu bu aşamada kurduğu Mahavishnu Orchestra’da yeni ufuklara yelken açarken görecektik. İngiliz gitarist böylece rotasını doğuya döndürerek Hint müziği sularında gezinmeye başlayacaktı.
Zaman içinde Hintli kemancı L. Shankar ile tabla virtiözü Zakir Hussain ile tanışması onu daha büyük serüvenlere taşıyacaktı. 1975’te kurulan Shakti grubu dünya müzik piyasasında 90’lardan sonra  yer alacak olan “World Music” tarzını ismi konmadan içra edeceklerdi. Bugün etnik müzik diye de isimlendirdiğimiz ve dünyaya yayılan tarzın ilk örneklerini caz içinde sunan Shakti, dönemin en yaratıcı ve açık fikirli albümlerine imza atacaktı.
80’li yıllara kadar süren Shakti’den sonra One Truth Band isimli elektrik fusion grubunu kuran McLaughlin’i bir başka kültürel hem hal oluş bekliyordu. McLaughlin bu seferde Latin gitarının dev ismi Al Di Meola ile birlikte İspanya’nın geleneksel müziği flamenko’nun gitar ustası Paco De Lucia’yla muhteşem bir üçlü oluşturacaklardı.
John McLaughlin’in coğrafyalara açılan müzikal yolculuğu zaman içinde hep devam etti.  1990’lara doğru onu Hintli perküsyon ustası Trilok Gurtu ve Afrikalı bascı Kai Eckardt’la ortak çalışmalarda görecektik. John McLaughlin’in doğu , batı içindeki bu gezintisi sıradan bir sentez denemesinden uzaktı. O bu birlikteliklerde doğuluları taklit eden, öykünen bir batılı müzisyen olarak durmuyor, bir İngiliz gitarist olarak farklı coğrafyaların müzikleriyle buluşup, ortak bir tını çıkarmayı tercih ediyordu. Bu yüzden de yapılan işler ne tepeden bakıcı ne de hin oğlu hinlik dolu bir ticari yaklaşım içermiyordu. Böyle olunca da 70’lerden bugüne dek kalan ciddi ve devir açıcı işler ortaya çıkacaktı.

Ustanın dördüncü boyutu
Doğu batı müzikal buluşmalarına bakıp, John McLaughlin’in müziğine bir sentez ya da etnik arayışlar müziği demek yanıltıcı olur. Sanatçı bu günlerde de yeni grubu 4th Dimension ile birlikte 70’lerin fusion, caz rock tarzına dönük albümlere imza atıyor. Bu ayın başında piyasaya çıkan “The Boston Record” da bu tanımın üzerine tam oturan bir elbise gibi diyebiliriz. İngiliz gitaristin geçen yaz Boston’daki Berklee Müzik Okulu’nda verdiği konserin kayıtlarından oluşan albüm, “The Boston Record” ismini taşıyor. 9 parçanın yeraldığı albüm bizi 70’lerin atmosferinde ve doğaçlamalar panayırında gezdiriyor.
 John McLaughlin artık 70’lerinin baharında ama dinlediğinizde gençlik yıllarını aratmayacak enerji içinde. McLaughlin’in grubu The 4th Dimension”dan bahsetmemiz gerekirse en öne çıkan eleman keyboardcı Gary Husband olsa gerek. Asıl çıkışını davulcu olarak yapan Husband, konserin sonunda yer alan “Hijacket”de keyboardı bırakarak davula geçiyor ve grubun davulcusu Banjid Barot’la birlikte iki davul olarak harika bir performans ortaya koyuyor. Davulcu Banjid Barot’a gelince o da Husband kadar joker bir eleman. Ritmik dokunuşları fusion melodilerini uyum içinde kulaklara akıtırken, “Abbaji” isimli parçada vokaliyle karşımıza çıkan davulcu  Barot, “Echos From Then”de ise Hint müziğindeki sözsüz ritmik vokaliyle de harika bir soloyu sunuyor. Grubun bas gitar mevkinde yer alan isim ise Etienne Mbaappe. 5 telli bas gitarı oldukca iyi bir funk dokunuşuyla verebilen Mbappe kelimenin tam anlamıyla bir virtiöz.

John McLaughlin ve The 4th Dimension’un “Boston Record” albümü  sağlam bir müzik ziyafeti sunarken, bizleri 70’lerin fusion ve caz rock ortamına götürüyor.

APTÜLİKA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder