Blues Perişan radyo programında bu hafta John Mc Laughlin'in yeni albümünün yer alacağını söylemiştim ama ne yazık ki bu program gelecek haftaya kaldı. Bu hafta eskiden yayınlanmış bir programın tekrarı olacak. 1 mayıs günü yayınlanacak olan tekrar programında Joe bonamassa ve Beth hart'ın "Seesaw" albümünün yer aldığı eski bir program yer alacak.
Joe Bonamassa ve Beth Hart’dan İkinci Buluşma
Günümüzün Blues ve Rock gitarının en önemli ismi Joe Bonamassa ve Janis Joplin’in en büyük mirasçısı Beth Hart bir araya gelince ortaya içleri ferahlatacak bir müzik çıkıyor. 2011 yılında “Don’t Explain” albümüyle gelişen proje, bu sene de “Seesaw” albümüyle bir kez daha tekrarlandı.
Yeteneğinin yanısıra oldukça üretken bir gitarist olan Bonamassa, her yıla bir albüm sığdırmakla kalmıyor, çeşitli müzikal projelerde de yer alıyor. Glenn Hughes ve Led Zeppelin’in efsanevi davulcusu John Bonham’ın oğlu Jason Bonham’la birlikte kurdukları “Süper Grup” Black Country Communion’la da hem albüm hem de konser turneleri yapıyor. Gitaristimizin bütün bunların yanısıra kendi solo konserlerini sürdürdüğünü ve bir çok albüme de konuk olduğu düşünülürse, 24 saatin bir saniyesini bile iyi kullandığına kanaat getiriyoruz.
Bonamassa’nın bunca çalışmasının arasında 2011 yılında Beth Hart’la birlikte bir projesiyle karşılaşmıştık. Kadın Caz vokalinin önemli isimlerinden Billy Holiday’in unutulmaz parçası “Don’t Explain”i albüme isim olarak vermişlerdi. İkilinin “Don’t Explain” albümünde Ray Charles, Etta James, Tom Waits, Billy Holiday’e kadar birçok ismin blues klasikleri repertuarda biraraya gelmişti. Ama albümde bir parça fena halde dikkati çekiyordu. Bobby Bland’in “I’ll Take Care Of You” parçası Beth Hart’ın yorumuyla hemen hafızalara kazınıyor ve yıllardır bildiğimiz bir ses gibi etki ediyordu.
Joe Bonamassa ismine yabancı olmasak da Beth Hart ismiyle ilk kez karşılaşıyorduk. Müziğe 1996’da başlayan Kaliforniyalı vokalist’i daha önce lokal bir dinleyici biliyordu. Joe Bonamassa ile yaptıkları “Don’t Explain” ile geniş bir kitle, “Bu nasıl bir ses, daha önce neredeymiş” diye kulak kabartacaktı. Açıkcası Hart’ın vokaline ilgisiz kalmak imkansız. Yazının başında onun için, “Janis Joplin’in mirasçısı” dedik. Onun hem sahnede duruşu, hem de vokalindeki tonlama gerçekten mirasçı lafını hakkediyor. Janis Joplin ekolünü takip eden ve bunu hakkıyla da başaran daha bir çok isim vardı ve daha da olacaktır… Ama Beth Hart’ın bu ekolü takip edişi bir hayli farklı. Hart’da sadece Joplin değil caz ve blues’ın kadın seslerinin iyice özümsenmesine şahit oluyoruz. Onun vokalinde Janis’in çılgınlığı, Billy Holiday’in hüznü, Abbey Lincoln’ün olgunluğu bütünleşiyor gibi. Ustaların izinden gitmiş ama taklitten çok uzak durmuş ve sonuçta da vokaline Beth Hart imzasını koymayı haketmiş.
Besteciliği de kuvvetli olan Beth Hart, vokalinin yanısıra piyano başta olmak üzere gitar, cello, perküsyon da çalabiliyor. Bu meziyetlere bir de ressamlığını eklemeliyiz.
12 yaşındayken Blues gitarının yaşayan en eski ismi B.B. King ile birlikte gitar çalan Joe Bonamassa ise 2000’den bu yana müzik dünyasının gözdesi olmuş bir isim. Babasının bir gitar mağazası olması ve büyükbabasının trompetçi olması onun için bulunmaz bir imkandı. Ama o da bu imkanı kendi çalışkanlığı ile zirveye taşıyacaktı. Küçük yaşlarda Guitar Slim, Eric Clapton, Jethro Tull, Bonnie Raitt dinleyerek başladığı müzik merakını 7 yaşında gitarla sürdürecekti. 11 yaşında da caz teorisi üzerine eğitim alacaktı.
Bugüne kadar 10 stüdyo, 6 da konser albümü yapan Bonamassa, Blues’ın geleneksel yapısını koruyarak, 70’lerin rock müziğini damıtarak kendine has bir blues penceresi oluşturabiliyor. Albümlerinde elektrik blues gitarının tadını ziyadesiyle alabildiğimiz gibi kimi zamanda bizi 2010 tarihli “Black Rock” albümünde olduğu gibi şaşırtabiliyor da. Bu albümü tatile geldiği Yunan adalarından birinde kaydeden gitarist, yerel müzisyenlerle birlikte bir albüm çıkarmıştı. Albümde klarinet, ney gibi Doğu enstrümanları Yunanlı müzisyenlerinde katılımıyla yer almıştı. “Black Rock”, Joe Bonamassa’nın dinleyicileri tarafından beğenilmese de sanatçının perspektifinin ne kadar geniş olduğunu gözler önüne seriyordu. Ardından gelen “Dust Bowl” ve geçen yıl çıkan başyapıt niteliğindeki “Driving Towards The Daylight” ile tekrar dinleyicisiyle barışan Bonamassa, bu yılın başında da “An Acoustic Evening at The Vienna Opera House” isimli konser albümünü çıkararak onu dinlemenin akustik gitarda da keyifli olduğunu gösterdi.
Bonamassa ve Beth Hart’ın ikinci birlikteliği “Seesaw” albümü bu yılın Mayıs ayında piyasaya çıktı. Albümde gene 11 tane blues klasiği yer almış. Louis Armstrong’dan “Them There Eyes”, Buddy Miles’dan “Miss Layd, Etta James’dan “A Sunday Kind Of Love” ve Aretha Franklin’den albüme ismini veren “Seesaw” bunlardan bir kaçı. Ancak Billie Holiday’in unutulmaz ve de anlamlı klasiği “ Strange Fruit” Beth Hart’ın yorumuyla hem finale oturuyor hem de tüyleri diken diken edecek denli görkeme erişiyor. “Seesaw”ın bir başka güzel yanı ise bu seferki buluşmada trombon, trompet ve saksofon gibi nefeslilerin katılımı olmuş. Böylece bazı parcalarda Beth Hart’ın sesinin soul ve R& B tadını da almamız mümkün olmuş.
Yazı ve Çizmler APTÜLİKA