Bembeyaz teni ve saçlarıyla müzik dünyasının iki kardesi Johnny ve Edgar Winter. Küçük kardeş Edgar saksofon ve keyboardun ustasıyken,
abi Johnny ise gitarıyla bütünleşmiş bir müzisyen. Aileden
gelen, bir genetik bozukluk sonucu albino
denilen beyaz halleriyle bu iki kardeşten Johnny
Winter, siyahların müziği blues’ın bir büyük ustası.
Johnny Winter’ı
bir hafta önce, konser vermek izin gittiği Zurih’te
yitirdik. Sert tınılı gitarı ve blues
ruhu taşıyan melodileriyle, 70 yaşında konserden konsere koşan sanatçı, iki
hafta sonrası çıkacağı Amerika turnesine hazırlanıyordu. 60’ların sonu 70’lerin
(hatta 80’lerin) sert tınılı gitarına tutkun hard’n heavy dinleyicisinin de
ilgisini çekebilen Winter’ın 70
yaşına gelmiş olabileceğini bile tahmin edememiştik. Onun albino özellikleri
yani akça pakça hali 20’sinde de aynı görüntüyü veriyordu. Ancak onun 10 yıl
içindeki konserlerine elinde bir bastonla çıkıyor olması bize biraz yaş
aldığını hatırlatabiliyordu. Çalmaya başladığında ise gitarından çıkan sert
melodiler bize zamanın durduğu sonsuz gençliği hatırlatırken, beyaz adamın
sesinden çıkan “I’m A Blues Man”
bütün hayatını özetliyordu bile.
Teksas doğumlu Johnny Winter daha 15 yaşındayken ilk
grubu Johnny And Jammer’s’ı kuracak
ve ilk plaklarını da “Scholl Day Blues” adıyla çıkartacaklardı. 1968 yılında ise Winter’ı ilk solo albümü “The Progressive Blues Experiment” ile görecektik.
Bu albüm ilkti ama sadece Teksas, Austin çevresine hitap eden yerel bir
firmadan çıkmıştı.
Beyaz Blues
68’li yıllar muhafazakar ABD anlayışının gençler tarafından
sorgulandığı ve kırıldığı yıllardı. ABD’nin ırk ayrımcı poltikaları da bu
sorgulanmadan nasibini alıyor ve bir çok beyaz müzisyen siyahların müziğine
ilgi duymaya başlıyordu. İşte bu ortamda New York’ta bulunan Michael Bloomfield ve Al Kooper ilk defa “beyaz
blues” isminin zikredilmesini sağlayan isimler olacaktı. Bir süre sonra Teksas
dolaylarından gelen Johnny Winter da
onlara katılacaktı. Bu üçlü Fillmore
East denilen tarihi konserlerin mekanında 68’in Aralık’ında çıkarak,
ortalığa siyah ezgileri yayacaklardı. O geceki konserde Johnny Winter da gitarı ve vokaliyle öne çıkarak BB King’in “It’s My Own Fault”şarkısını yorumlayacaktı. 12 dakikayı aşan bu yorum
bittiğinde ise ortalık alkıştan inleyecekti. Konserden sonra bir, iki gün
geçmeden Colombia Records şirketi Winter’ın kapısına dayanacak ve bol
bütçeli bir albüm teklifinde bulunacaktı. “Johnny
Winter” adıyla yayınlanan bu ikinci albüm, asıl tanınacağı çalışma
olacaktı. Bu başarıdan sonra da ilk albüm tekrar ve daha geniş bir dağıtımla
yayınlanacaktı.
Janis, Jimi, Jim
ile birlikte Johnny
Böylece tanınan Johnny
Winter beyaz blues’ın az sayıdaki isimlerinden biri olarak öne çıkacaktı.
Johnny Winter, bas gitarda Tommy Shannon
ve davulda da ’Uncle’ John Turner’la
birlikte kurduğu üçlüsüyla festivallerin davetlisi ve de konserlerin talep
edilen ismi olacaktı. Bu festivallerden biri de meşhur Woodstock’tı. 17 Ağustos 1969’da bu tarihi festivalde sahneye çıkan
Johnny Winter, blues ve hard rock
tınılarıyla Ten Years After’a benzer bir etki yaratarak, unutulmaz bir konsere
imza atacaktı. Konserin ardından “Second Winter” isimli ikili bir albüm
çıkartacaktı.
Bu zaman diliminde Janis
Joplin’in New York’ta gerçekleşen unutulmaz Madison Square Garden konserinde gitarıyla yerini alan Johnny Winter, dönemin diğer dev
isimleri olan Jimi Hendrix ve Jim Morrison ile de çalıştı. Janis,
Jimi ve John’dan oluşan 68’in “3 J”den oluşan yıldızına üçüncü bir isim olarak
Johnny’de böylece dördüncü “J”
olarak yerleşiyordu.
Çocukluk hayali
1971 yılında kardeşi Edgar
Winter’ın ilk albümü “Entrance”da
da yer alan Johnny Winter, burada
tanıştığı gitarist Rick Derringer
ile yeni bir grup kurmaya karar verecekti. Rick Derringer’la birlikte bas
gitarda Randy Hobbs, davulda da Randy Z’den oluşan bu kadro eski The Mc Coy’un grubundan geliyordu. Bu
yüzden de grubun ismi Johnny Winter And
The Mc Coy olarak düşünüldü. Kısa bir süre sonra da isim uzun bulunarak Johnny Winter And olarak kısaltıldı. Aynı isimle çıkan 1970
tarihli albümde blues ile güney (southern) rock çizgisi bir araya
geliyordu. Dönemin hard rock
rüzgarını da kanatlarına takan grup, blues standartları yerine özgün
bestelerden oluşan bir repertuar sunuyordu. Albümden çıkan en önemli başyapıt da
hala etkisini sürdüren Rick Derringer bestesi “Rock’n Roll Hoochie Koo” idi. Yoğun bir şekilde konser veren
grubun bir yıl sonra da bir konser albümü gelecekti.
Bu grupla ve solo olarak 70’lerin hard rock ortamına blues kökünden gelen tavrıyla damgasını vuran Johnny Winter, 1977’de çocukluktan beri
hayali olan bir şeyi gerçekleştirecekti. Modern Chicago Blues’ın kurucu isimlerinden
Muddy Waters’ın “Hard Again” albümünde hem gitarist hem de prodüktör olarak yer
alan Johnny Winter, bu birlikteliği
1980 tarihli Muddy Waters albümü “King Bee” e kadar sürdürecekti. Muddy Waters konserlerinde de çalan Winter 1977’de çıkan “Nothin’ But The Blues” isimli solo
albümünde ise bu sefer Waters’ı
konuk edecekti.
1980’de gitarcılar için en prestijli dergi olan “Guitar World”e kapak olan Johnny
Winter müzik çalışmalarını bugünlere kadar sürdürdü. 2004 yılında çıkan “I am A Bluesman”le Grammy’e de aday
olan gitarist, ilerlemiş yaşına rağmen elinde bastonu ile sahnelerden
kopmuyordu. Bu yıl 70’ini tamamlayan sanatcı,
14 Temmuz günü Fransa’da verdiği konserin ardından İsviçre konseri için
gittiği Zurih’te hayata veda edecekti. Büyük blues rock ustasının 1 Ağustos
günü ise New York’tan başlayacak ABD turnesi de vardı. Müzik içinde bu kadar
yoğunlaşmış bir insanın kaybı bizi üzse de Johnny
Winter’ın programında bir albüm olduğunu ve bununda çıkmak için hazır
beklediğini öğrenmek biraz teselli olabiliyor.
Eylül ayında çıkması planlanan
albümde Eric Clapton, ZZ Top’tan Billy Gibbons, Aerosmith’ten de Joe Perry’nin konuk olarak yer
alıyormuş. Beyaz blues adamı sonsuzluğa uğurlarken, bize de son bıraktığı
mirası dinlemeyi beklemek düşüyor.
Aptülika