25 Kasım 2018 Pazar

İtalya'dan Uzak Doğu'ya Rock




Geçtiğimiz haftanın en önemli olayı (en azından Geronimo ile benim açımdan) Ana Popovic'in İstanbul konseriydi. Üzerinden üç gün geçti geçmesine  hâlâ etkisindeyim. İtiraf etmeliyim ki böyle olacağını tahmin etmiyordum. Son albümü olan "Like It On Top"u çok soul etkili bulmuştum ve bu nedenle konserden çok şey beklemiyordum. Eh hadi biraz daha açarsak bu elbisenin Popovic'e uymayacağını düşünmüştüm. Ancak konserde Ana Popovic'in ulaşması gereken yere ya da hedefine çok doğru bir şekilde ulaştığını düşünüyorum. Konserde belki blues rock oranı neredeyse bir şarkı ile sınırlı kalmış olsa da enerjiden keyif almamak imkansızdı. Ana Popovic bu geldiğini noktada gitarından ödün vermek şöyle dursun daha da öne çıkıyordu. Yanısıra vokalinin kullanımı da ustalığın zirvesine ulaşmıştı. Tabi bunun yanısıra 8 yıl öncesindeki konserde daha çekingen bir Ana Popovic varken, şimdi sahnede konuşarak seyirciyle diyalog kuran biri vardı. 
Ana Popovic Band'a baktığımızda sekiz yıl önceki kadrodan sadece klavyeci vardı. İki siyahi eleman bas gitarda ve davulda kadroyu yenilerken, her ikisinin de güçlü ve yoğun soloları konserin güzelliğini de attırıyordu. Grubun kadrosundaki eleman değişimi böyleydi ama asıl yenilik 4 kişilik gruba saksafon ve trompetin de eklenmesiydi. 

Ana Popovic konserine Geronimo başta olmak üzere kalabalık bir şekilde (Tayfalarla) gittik. Tayfalar ekibimizde 1990'ların efsane konserlerini düzenleyen ( Ian Gillan, Jethro Tull, Page and Plant ve daha niceleri) Major Müzik'te çalışmış olan Mustafa Arslan da vardı. Aramızda kalsın, o da ilerleyen zamanlarda Blues Perişan blog'da efsanevi konserlerin anılarını yazacak.  O gece Tayfalar ekibimizde bir usta kalem daha vardı, ondan da yazı yazacağına dair söz aldım ama tembellik eder yazmaz diye şimdiden ismini açıklamıyorum (Eh sonuçta yalancı çıkmakta var di mi ama). 

Şimdi gelelim Blues Perişan'ın bu haftaki trafiğine...  Bu haftaki yolculuğumuza Cenk Akyol ile başlayacaktık başlamasına ama yazısı öyle uzundu ki hani kitaplar için "tuğla gibi" denir ya aynen öyle bir şey hani. Bu yüzden biraz "arkası yarın" gibi yayınlanacağı için düzenlememiz gerekiyor. Bu düzenleme yazıyı kısaltmak değil tam tersine Cenk ekleme yazı bile yazacak. Bütün bunları sonucunda eski kuşaklar 1970'lerden gelen İtalyan Progresif Rock grubu ve yaptıkları efsanevi bir filmin müzikleriyle geçmişe dönerken; yeni kuşak da harika bir grupla tanışma fırsatı bulacak.

Cenk Akyol eskilerden bir İtalyan rock grubunu hazırlarken, Meral Akman ise Uzak Doğu'ya gidiyor. 1968'lerden bir Japon rock grubu Flower Travellin' Band'i kaleme alan Meral'in yazısı Çarşamba günü yayınlanacak. Sizlere tavsiyem  bir yerlerden  Flower Travellin' Band'in albümlerini bulun, zira yazıyla birlikte çok güzel gidecek. Grubu dinlememiş olsanız da zaten Meral'in yazısını okuduktan sonra ister istemez arayacaksınız. 

Geçtiğimiz hafta ilk yazısıyla bizlerle birlikte olan Okan Meriç, "Gitarist" isimli blog'unda da güzel yazılara yer veriyor. Orada çıkan  güzel bir yazıyı da sizlerle paylaşmak isterim, zira çok güzel albüm kritikleri var, aşağıdaki linki tıklayıp, okuyabilirsiniz.
https://gitaristradyo.com/hakki-agabeyin-kaleminden-album-analizleri-vol-1/


Bu haftalık bizden haberler bu kadar. Hepinize iyi bir haftalar. 

Aptulika


Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...