21 Ağustos 2018 Salı

Ray Charles Müziği ya da Bir Dahinin Yaşam İzleri



“Kimileri, adına soul denilen müziği benim icat ettiğimi söylüyor. Bunu kabul etmiyorum. Çünkü soul, her siyahın kendisini serbest bıraktığında şarkı söylediği tarzdan başka bir şey değildir.”  
Ray Charles



GENIUS: RAY CHARLES


“Ray Charles, iyi müziğin tüm sınırları aşabildiğinin kanıtıdır. Her türlü müziği icra edebilir ve yine de kendine sadık kalır… O’nun müziği  ilk defa  Almanya’daki Amerikan  Forces Network radyosunda dinlediğim “What’d I Say” konser yorumuyla çarptı beni. Ardından single’larını almaya başladım. Sound’u inanılmazdır Blues, R&B, gospel, swing… Bunların hepsini daha önce dinlemiştim, ama Ray Charles’da bütün bu türler tek bir bütünün içinde eriyip yek vücut olmuşlardı.” diyor İrlanda’lı şarkı yazarı, şarkıcı Van Morrison ve müzikal olgunluğa erişmesinde büyük etkisi olan  ve Ray Charles’in önünde saygı duruşunda bulunuyor.
1930’da Georgia’da doğan ve Florida’da büyüyen Ray Charles, gözlerini henüz 7 yaşına gelmeden kaybetti. Bu acı  olay  O’nu tanrıya, ailesine ve müziğe yaklaştırdı. Körlere mahsus bir okulda iyi bir müzik eğitimi gördü. Ayrıca, müziğinin temellerini  üzerine kuracağı kilise korosunda şarkı söylemeye başladı.
Birkaç yıl sonra artık çok yönlü bir müzisyendi ve  piyano, org, saksafon, klarinet ve trompet çalıyordu; dağarcığında ise, boogie woogie’den hafif klasiklere kadar bir çok tür bulunuyordu. Ancak O, devamlı caz, özellikle de Nat Cole dinliyordu. O dönemde King takma adını kullanmayan Nat Cole, kendisi gibi birçok piyanist şarkıcıyı da etkileyecekti.
1947 yılında, Güney’deki ırkçılıktan uzaklaşmak isteyen Charles, arkadaşından Florida’dan mümkün olduğunca en uzak noktayı göstermesini istedi. Kaderin kendini götürdüğü Seattle’da Nat King Cole’un o dönemde ki üçlüsünden özenerek “Maxim Trio” olarak bilinen ilk topluluğunu oluşturdu.
Bir yıl sonra plak yapmaya başlamıştı. 1951 yılında yaptığı bir yerel hit parça, New York Atlantic Records’un  (Ahmet Ertegün) dikkatini çekmişti bile. Dinsel müziği blues ile karıştırarak elde ettiği özgün sound’la “I Got A woman”, “Hallelujah”, “I Love Here So”  ve tartışmaya yer bırakmayacak derecede güzel “What’d I Say” ile önlenemez yükselişi de başlamıştı.
1958’de  vibrafoncu Milt Jackson’la enstrümantal yeteneklerini gösterdiği ve piyanonun yanı sıra saksafonda da yer aldığı “Soul Brothers” albümünü çıkardı.
1960’lar ise, müzik yazarı Sadettin Davran’ın tanımlamasıyla, çılgın ayinlerinin en az 10 yıl önceki hızıyla başladığı yıllar olmuştu. Bu dönemde, “Georgia On Mind”, “Unchain My Heart”, “Hit The Road Jack” gibi kült şarkılarını üretti. İşte O’nun için dahi (Genius) deyimi bu tarihlerde kullanılmaya başlandı. Ray Charles, artık bir dünya müzisyeniydi.
 Son sözü yine Van Morrison’a bırakıyorum: “O’nun müziği pazarın çok ötesinde. O’nun müziği global, çekiciliği evrensel. Ray Charles sadece kendi olarak müziği değiştirdi. Sadece şarkılarını çaldı, söyledi ve milyonlarca insana tercüme etti. Bu O’nun mirasıdır. Ray Charles Müziği hepimizi gömecek en azından ben öyle umuyorum.”

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...