30 Ocak 2016 Cumartesi

Ergüder Yoldaş'ın Ardından

Onurlu bir yaşama Yoldaş’lık


 Türkiye’de müzik alanında dik duruşun simgesi olan bir sanatçıydı, Ergüder Yoldaş. Onun bu özelliğini belirtmem sadece herşeyi bırakıp, Büyükada’da Robenson hayatı yaşamasından değil. Zaten o tavrı da medyamız magazine etti ya, o da ayrı mesele. Ergüder Yoldaş, Türkiye’de popüler müziğin en başından beri ve her alanında yer alsa da hiç bir zaman ucuza meyletmeyen bir isimdi. O kafasına göre doğru bildiğini, en yüksek kalite çıtasında yaptı.




“Görüşmeyelim” isimli şarkısında İlhan İrem, “Muhterisler muhterem, kargalar şahin oldu … Karanlıklar yürüyor, geceler yarim oldu” sözleriyle bir dönemin değişimini anlatırken, “Bitmeyen bir karnaval, bitmeyen bir merasim/ Siz, bütün palyaçolar, artık görüşmeyelim” diyerek finali oluşturuyordu. Sanatçı bu parçayı yaptıktan sonra da bir anlamda inzivaya çekildi. 90’ların başında çürümeyi farkeden ve herşeyi bırakabilme cesaretini idealleri uğruna gösteren sadece İlhan İrem değildi. Aynı zaman diliminde Ergüder Yoldaş daha da ötesine giderek sadece şehri değil modern hayatı da , nimetlerini de gözünü kırpmadan terk edecekti.

Halikarnas 5'lisi (Sağdan ikinci)


Ergüder Yoldaş, 1939'da İzmir de doğmuştu. Küçük yaşlarda müziğe merak saran sanatçı, müzik okumak için  konservatuar sınavlarına girer ve kazanır. Ankara Devlet Konservatuvarı'ndan sonra Yoldaş’ın ufkunda klasik müzikten ötesi vardı. 1963 yılında İzmir’de  Halikarnas isimli grubunu kuracaktı. Sabri Güventürk ( alto saksofon), Mustafa (Akordiyon), Ertan Durmaz (vokal, bas), Tümay Sayer (davul , vokal) ve piyanoda da Ergüder Yoldaş’tan oluşan grup,   
1964’te İstanbul’a gidip, şansını denemeye karar verir. İstanbul’da onları Şerif Yüzbaşıoğlu dinler ve parçalarındaki düzenlemeler dikkatini çeker.
1969 yılına gelindiğinde Ergüder Yoldaş, Halikarnas grubunun hedefini dünyada yapılan yeni tarzlara yöneltir. Böylece Halikarnas, rock, soul etkili folk müziğine yönelecekti. Grubun ismi de “Halikarnas 6/8 Folk Bach and Soul” olurken, Ergüder Yoldaş piyanoyu bırakıp, org çalacaktı. İlginç ve uzun isimli bu grubun kadrosunda bas gitarda Oğuz Katmandu, solo gitarda Engin Süelözgen, tenor saksofonda İrfan Çimen, davulda Varol Uçuptan yer alırken vokalleri de Turgut Oskay ve Nermin Candan üstleniyordu.

Feza Kıyafetleri
“Halikarnas 6/8 Folk Bach and Soul” grubu sadece isminin ilginçliği ve müzik tarzının renkliliğiyle kalmıyor, sahne şovuna eşlik eden giysileriyle de şaşırtıyordu. Grup elemanları , “Feza Kıyafetleri” adını verdikleri tasarımı bugün bile dikkati çekecek kostümleri hazırlamışlardı. “Halikarnas 6/8 Folk Bach and Soul” u basına tanıtmak için grup elemanları bu giysileri giyerek, İstiklal Caddesi’nde yürürken gazeteciler de onların fotograflarını çekecekti.  Ancak grup elemanları bu kıyafetlerle caddede yürüyünce uzaylılar geldi diye ortalık birbiren girecekti. 



“Halikarnas 6/8 Folk Bach and Soul” emin adımlarla giderken, bir yıl sonra Ergüder Yoldaş, müzik ortamındaki ticarileşmeden sıkılarak grubunu  dağıtacaktı. Yoldaş, 90’lerde herşeyi bırakıp, Büyükada’da inzivaya çekilmesi gibi 1970 yılında da herşeyi bırakıp, Kongo’ya gidecekti.
Uzunca bir süre Kongo’da kalan Ergüder Yoldaş,Türkiye’ye dönüşünde gene şaşırtıcı bir şey yaparak  içinde 3 keman, obua, bas klarinet gibi enstrümanların da olduğu 13 kişilik bir  topluluk kurar. Bu ekiple de 1972 yılında ilk plağı olan “Anadolu Rüzgarı , Aynalar”ı çıkartır.


Devrimci tiyatro müziklerinden Sultan – ı Yegah”a
70’li yılların ikinci yarısında sol yükseliş içindedir. Tiyatrolarda da Brecht’çi Epik Tiyatro kendini gösterir. Başkentte AST, Birlik tiyatroları salonları duldururken, İstahbul’da da Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosu, epik anlayıştaki oyunları sergilerler. İstanbul Belediye Tiyatrosu da hem epik hem de yenilikçi tiyatro oyunlarına yer verecektir. Ergüder Yoldaş da popüler müziğin ticarileşmesinden uzaklaşarak, kendini tiyatro dünyasının içine atacaktı ve birçok oyuna müzik besteleyecekti. İstanbul Şehir Tiyatroları direktörlüğünü de yapan Yoldaş, 1981'de bestelediği, eşi Nur Yoldaş'ın seslendirdiği Attila İlhan'ın şiiri Sultan-ı Yegah 45'liğiyle bir anda yeniden  popüler müziğe döner. Türk popunda çığır  açan bu çalışmanın ardından Nur  Yoldaş’ın  "Sultan-ı Yegáh" albümü gelir. Dünya standartlarında orkestrasyonu ile değişik makamlarda bestelenmiş on şarkının yeraldığı albümde  çok sesli Batı Müziği ile Türk Müziği'nin birleşiminde Ergüder Yoldaşın imzası vardı. 1982 yılında bir fırtına gibi esen albümde  Sultan-ı Yegah ‘la birlikte Mihrimah,Saki,Nagehan Bustan Faslı,Nedir Yarabbi Derdim ve Sadabad gibi çalışmalar da dikkat çekecekti.

Küçük barakadaki dik duruş 
Türkiye’de müzik alanında dik duruşun simgesi olan bir sanatçıydı, Ergüder Yoldaş. Onun bu özelliğini belirtmem sadece herşeyi bırakıp, Büyükada’da Robenson hayatı yaşamasından değil. Zaten o tavrı da medyamız magazine etti ya, o da ayrı mesele. Ergüder Yoldaş, Türkiye’de popüler müziğin en başından beri ve her alanında yer alsa da hiç bir zaman ucuza meyletmeyen bir isimdi. O kafasına göre doğru bildiğini, en yüksek kalite çıtasında yaptı.
1991 yılında Ergüder Yoldaş, herşeyi bırakarak Büyükada'da basit bir kulübede yaşıyacaktı. O artık kent yaşamını terketmişt doğru bildiği yolda ideallerinden taviz vermeden yaşamak içindi. Bazı aklıevveller bunun bir reklam olduğunu düşünüp, onunla roportaj yapmaya gittiklerinde de ağızlarının payların fena halde alacaklardı. Şimdi bir hayli moda olan “Müziği bıraktım”diyip, yeniden dönüş yapan müzisyenlere benzemiyordu. “Madem bu diyarda herşey bu kadar çürüdüyse ben yokum” dedi ve arkasına bakmadan maddiyati gözünü kırpmadan terk etti gitti. 15 yıl boyuncada kendi doğrularında gelişigüzel yapılmış, ufak bir barakada yaşadı. Bu pazartesi  o aramızdan ayrıldı ama bize yoldaşlık edecek onurlu bir hayat bıraktı.  

 APTULİKA













Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...