3 Eylül 2015 Perşembe

San Fransisko'nun güzel abisi

Jerry Garcia
Çizim APTULİKA
aptulelcioglu@gmail.com

Çocukluktan ilk gençlik yıllarına adım attığımız zamanların TRT televizyonunda ABD yapımı bir dizinin teklifsiz müdavimiydik. Karl Malden ile Michael Douglas’ın rol aldığı bu polisiye dizi o günün siyah beyaz televizyonlarından gelip, hayatımızı renklendiriyordu. Bu dizinin ismi San Fransisko Sokakları’ydı. Bu diziyi o kadar çok izlemiştik ki, artık neredeyse oranın bir yaşayanı idik. Sadece o filmle mi daha nice film ya da dizide bizim sevdiğimiz  yer mutlaka San Fransisko olurdu.
Hayatında yurtdışına çıkmamış bir arkadaşım, altı, yedi yıl önce bir dost sohbetinde ülkemize konuk olarak gelen bir ABD’li ile tanışmış. Turistin San Fransisko’lu olduğunu öğrenince de başlamış bir muhabbet. ABD’li turist ise konuşmanın arasında arkadaşıma,
“San Fransisko’da kaç yıl kaldınız ?” diye sormaz mı.
Arkadaşımdan “Yurtdışına hiç gitmedim ki” yanıtını alınca iyice şaşırmış. “Ama nasıl olur her yeri benden daha iyi biliyorsunuz. Üstelik 70’lerdeki mekanlarında müdavimi gibisiniz”
Sadece o televizyon dizisi değil, San Fransisko müzik ile hem hal olan bizim kuşak için akıl çelendi. Sadece müzik de değil, onun gerisindeki edebiyat, sinema, tiyatro ve bil cümle kültürel yanı ile San Fransisko önemliydi. 68’deki hippi hareketi ve bunun müziğe yansıması birbirinden koparılmaz gibiydi. Ha aklıma gelmişken 90’larda metal müzik içinde çıkan thrash metal tarzına ilgi duymam da bu yakınlık dolayısıylaydı. Herkes bu tarzı daha senrt tınılı olduğundan sevdiğimi sanırdı ama anlatımındaki protestlik ve müzikal yapısıyla geçmişin 68 müzik tarzlarıyla da benzerlik kurmuşumdur. Thrash metal’inde doğduğu yer San Fransisko körfeziydi. Bu nedenle de bir yakınlık olacaktı, ister istemez.
San Fransisko denilince 68 akla gelir demiştim. O “Çiçek Gücü” diye tanımlanan barış ve özgürlük döneminin en önemli gruplarından biri de Grateful Dead’di.   
Grateful Dead dediğimizde de akıllara alışıldık bir rock grubu gelmesin. Öyleki ilk yıllarında gelen plak tekliflerini bile geri çevirecek kadar farklılıkları olan bir gruptu. Onlar ünlü olmak yerine konserlerdeki coşkuyu hedeflemekteydi. Konserleri de alışıldık gibi değildi ve onlar dinleyicisiyle birlikte neredeyse bir rock komünü gibiydi. 68 yıllarından bu yana kadar da bu özelliklerini de koruyacaklardı.
Girişi böyle yaptım ama buradaki konumuz Grateful Dead tarihi değil. Onu ilerki yazalara bırakalım ve asıl konumuza dönelim.
Grateful Dead denilince ilk akla gelecek isim Jerry Garcia’dır. Grubun gitaristi olan Garcia’yı da 1995 yılında henüz 53 yaşındayken yitirmiştik.
İspanyol kökenli bir ailenin ABD’ye göç etmiş bir çocuğu olarak San Fransisko’da doğan ve orayla özdeşleşen Garcia, küçük yaşlarında piyano ve banjo ile müziğe başladı.
Garcia 5 yaşındayken kardeşiyle birlikte odun keserken kaza sonucu baltayı eline indirecekti ve sağ elinin işaret parmağının yanındaki orta parmağı kesilmek zorunda kalacaktı. Böylesi acı bir olaya parmağını yitirmesine rağmen müzikten kopmayan sanatçı dokuz yaşında gitara bile başlayacak ve bu enstrümanın mahir bir ustası olacaktı.

 Bulabilirseniz Grateful Dead albümlerinden birini kaçırmayın derim ama plak olursa daha iyi olur.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...