21 Aralık 2014 Pazar

40 yıl önce çıkan “Cem Karaca öldü” haberi


Tarihler 23 Aralık 1974’ü gösterirken TRT radyosunun öğlen haber bülteninde “Cem Karaca öldü” diye  haber yer almıştı. Böyle bir haberin çıkmasının sebebini anlamak için şöyle bir bundan 40 yıl öncesinin Aralık ayına gidelim.
Cem Karaca'nın 6 Aralık 1974 tarihli haberinde hastanedeki ilk fotografı


40 yıl önceki bu söylentisel asparagası anlatmadan önce kendi hayatımdan bir girizgahla o dönemin atmosferini bir çizeyim dedim. Sıkılmazsanız buyrun. Sıkılırım derseniz de alttaki ikinci başlıktan yazıya devam edersiniz.

Selobantla duvarlara yapışan posterler
1974 yılında ilkokul bitmiş ve ortaokula başlamış, 12 yaşındaydım. İlkokul’da dedemin “yeyeciler” dediği Beatles’ı daha bilmesem de Barış Manço’yu bir yerlerde resmini görmüştüm. İlk bildiğim parçası da “İşte Hendek İşte Deve”ydi. İlkokulda bu şarkıyı üç arkadaş öyle çok söylerdik ki… Hatta bu parça yüzünden öyle ünlenmiştik ki, öğretmenimiz tahtaya kaldırır, bize bu parçayı okuturdu. Biz de sözlerini ezberlediğimiz bu parçayı “Kuyu başına vardım/ Zeynebim  bekler diye…” sözlerini söyleyerek şarkıya başlardık. 
İlkokul’da Barış Manço’yu bilirdim dediysem de dördüncü sınıftan sonra olmuştu. Daha evvelsi Türkiye’den bildiğim isim Erol Büyükburç’tu. Bunun sebebi de o dönem evinde pikap olan hali vakti yerinde ailelerin çocukları doğum günü yapardı. Pastalar, limonatalar vesaire ama benim en çok dikkatimi çeken pikap olurdu.Açıkcası 1968 ile 1970 arası o evlerde en çok Erol Büyükburç 45’likleri olurdu. Yabancılardan da Engelbert Humperdick. O dönem için Erol Büyükburç (daha rock kavramı oturmamış çocukluğumuzda) “hareketli” diye tanımladığmız bir tarzı temsil eder idi.
Yaş 12 olmuş ve ben artık  ceket, kravat bir de şapkası olan bir okul formasının içinde bir ortaokul talebesiydim. 1974 yazı ve sonu yeni bir adamı tanıyacaktım. Daha doğrusu bir gözlük adam ile tanışacaktık. O dönem Demirel’in kel kafası karikatürlerle birlikte ilk politik imajı verirken, müzik dünyasında da kalın çerçeveli (ama havalı) gözlükleriyle bir şarkıcı dikkatimizi çekecekti. Bir de dilimizde “Beyaz Atlı şimdi geçti buradan” diye söylediğimiz bir şarkısı vardı. Ha söylerken de ninemizin gözlüklerini falan alır gözümüze takar ve sesimizi değiştirerek genizden şarkıyı söylerdik. Bu yeni isim Cem Karaca’ydı.
Bu arada duvarlarımıza artık selobantla poster de asar olmuştuk. Annem “Babannenin gözlüğünü takma, gözlerin bozulacak” diye beni kovalarken bir yandan ben “Beyaz Atlı nanaynarrrooom” diye şarkımı söylerdim. Ninem falanda “duvarların boyası sökülüyor bu kağıtları duvarlara asma” diye bağırırdı.
Cem Karaca'nın 1974'te çıkan Beyaz Atlı plağının kapağı.
(kapak resmi dipsahaf.com'dan alınmıştır.)
Odamda Cem Karca’nın Hey dergisinden çıkan posterinin yanında bir de Suzi Quatro posteri vardı. Bir gün dedem Vefa’daki evlerinden bize gelmişti. Odama girdi “ne bu yeyeciler” dedi gülerek. Sonra hayretle “Bizim Cengiz’in resmi ne arıyor duvarda demez mi. Cengiz Abi, yengemin kardeşiydi ve o dönem 20’li yaşlarında filinta gibi bir abiydi. Ancak aile içinde hani çocuklara “yaramaz” denilmesi gibi genç olanlara da “hayta” falan derlerdi. Cengiz Abi’ye de öyle dedikleri için ben özenirdim. Ama dedemin Cem Karaca posterine bakıp, ona benzetmesi Cengiz abiye daha bir ilgi duymamı sağlayacaktı.
İşte bu dönemde 1974’ün Aralık ayı tam bu zamanlardı. Bir gün mahallede oynarken birilerinin konuşmalarını duyacaktım.
“Haberin var mı, Cem Karaca ölmüş”
“Hadi yahu… Neden ölmüş.”
“Gırtlak kanseri.”
“Tabi yahu öyle bağıra bağıra sesini yırtarcasına okursa olacağı buydu, yazık.”
“Ecnebilerin de bir şarkıcısı o yüzden öldü ya.”
“ O kim Tom Jones mu?”
“Yok canım, Motorhet mi nedir. Herifin bıyıkları Barış Manço gibi.”
Bunları konuşan abiler benden büyüktü. Üniversiteye gidiyorlardı ya da mahallenin derin abileriydi. Onu şimdi tam hatırlayamıyorum. Ancak konuşulanlar kelimesi kelimesine aynı böyleydi ve benim aklıma böyle mıhlanacaktı.
Cem Karaca öldü diye üzülmüştüm. Üstelik bilmediğim bir hastalıktı. Verem o dönem çaresiz bir hastalıktı ama gırtlak ve kanser bilmediğim şeylerdi demek ki daha kötü bir şeydi. Bir arkadaşım,
“Yok oğlum, o gırtlak değil, kan kanserinden ölmüş.” Diye düzeltecekti.
Bütün bunlar olurken gırtlak mı, kan kanseri mi derken bir de Motorhet gibi bir şey o dönem Cem Karaca ile özdeşleşecekti kafamda.

Çocukluk dönemimden kalma bu hadise bana yapılan bir şaka falan değildi. Tarihler 23 Aralık 1974’ü gösterirken TRT radyosunun öğlen haber bülteninde “Cem Karaca öldü” diye  haber yer almıştı. Böyle bir haberin çıkmasının sebebini anlamak için şöyle bir bundan 40 yıl öncesinin Aralık ayına gidelim.

Cem Karaca, Cerrahpaşa Hastanesi’ne kaldırılıyor
1974’ün Kasım ayı biterken Cem Karaca’nın 45’lik plağı “Beyaz Atlı/ Yiğitler” plağı çıkmış ve Aralık ayına doğru da Hey’in listelerinde üçüncü sıraya doğru yükseliyordu. Aynı yükselişte de Erkin Koray “Fesuphanallah” plağıyla geliyordu.
Cem Karaca, 1974’ün Aralık ayının başında ani bir şekilde hastaneye kaldırılmıştı. Hastanede 4 gün tedavi altında kalan sanatçı, evinde dinlenmeye çekilecekti. Hastanedeyken konuşamayan sanatçı yazı yazarak meramını anlatıyordu. Doktorlar 1 ay boyunca şarkı söylemek değil, konuşmasını bile yasaklamışlardı. Ancak taburcu olup, eve gitmesi bir gün sürecekti. Karaca ağzından ve burnundan boşanan kan yüzünden 6 Aralık günü tekrar Cerrahpaşa Hastanesi’ne kaldırılacaktı.

Doktorların teşhislerine göre kanamanın nedeni Cem Karaca’nın bir süre evvel Bursa yakınlarında geçirdiği trafik kazasının yan etkisi olduğunu belirleyeceklerdi. Bu arada kan durmadığı için de sanatçının vucuduna hergün yarım kilo kan takviyesi yapılacaktı.
Cem Karaca'nın hastaneden el yazısıyla ilk gönderdiği mesaj
(Hey dergisinden)
Cem Karaca toplam 15 gün hastanede kalıp, 17 Aralık 1974’te taburcu edilecekti. Ancak bu süre içinde gazeteler ve Hey dergisi olayı yakından takip edecekti. Çıkan söylenti ve haberlerden ilki gırtlak kanseri olduğuydu. Sonradan doktorların kan kanserinden şüphe ettiği yazılacaktı. Bu durumla ilgili olarak her haberde Cem Karaca’nın kan kanseri olduğu yazılmaya başlanmıştı bile. Haber öylesine büyük bir hızla yayılmıştı ki 40 yıl önce bu hafta TRT radyosu öğlen haberlerinde ,
“Cem Karaca kankanseri sonucu öldü.”
Haberini anons edecekti. Bu haber ardından gelen 4 haber bülteninde de yer alırken, ortalık birbirine girecekti.

Özrü kabahatinden büyük
27 Aralık 1974, cuma günü ise TRT bu hatasını “Haftadan Haftaya” programında İzzet Öz’ün sunumuyla,
“Cem Karaca öldü demiştik. Şaka yaptık, kendisi gayet sıhhatte” sözleriyle düzeltecekti. Ancak bu hatayı düzeltmek de “Çam devirme” ya da “Özrü kabahatinden büyük” denilebilecek gibi bir durumdu. Bu ciddiyetsiz yaklaşımdan dolayı Hey dergisi, “TRT yaptığı hata yetmiyormuş gibi, bir de alay ediyordu.” Yazarak durumu eleştirecekti.
Cem Karaca ne kanser olmuştu ne de ölmüştü. Bu durumu hastaneden takip edip, gülen Cem Karaca konuşması yasak olduğu için bir kağıda “TRT’ye teşekkürler, Benim milyonlarca lira harcayarak yapamayacağım kadar reklamımı yaptılar.”
Cem Karaca durumu böyle ti ye alsa da doktorlar için durum ciddiyetini koruyordu. Doktorlar sanatçının uzun bir süre dinlenmesini iki ay boyunca sahneye çıkması değil, konuşmasını bile yasaklamışlardı. Sonra ne mi oldu, kısa bir süre sonra Cem Karaca tekrar konserlerdeydi ve birbiri ardına çıkan plaklarla müzik hayatına devam etti.

Aptulika

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...