20 Eylül 2014 Cumartesi

Siyah beyaz televizyonların unutulmazı Kökler dizisinden bir cazcı

Carmen McRae

Müzik tarihi içinde öne çıkan bilinen isimlerin ötesinde bir yerlerde bilinmez ama bilindiği zamanda vazgeçilmez olan sanatçılar vardır. Carmen McRae böylesi biri. Orkestralar döneminin aranılan kadın vokalisti olan sanatçı, 50’lerde orkestralar dağılınca hayat denilen gemiyi yüzdürmek için sekreterlik gibi işlerde calışmak zorunda kalacaktı. 30 yaşında müzisyenlerin tanıdığı bir vokaldi, ama ünlenmemişti. Yolun yarısı denilen 35 yaşında ünü yakalayan McRae, birçok kişi için Sarah Vaughan, Ella Fitzgerald’la eşdeğer bir vokaldi ama onlar kadar tanınıp, takdir göremeyecekti. Ünlü caz trompetçisi Miles Davis bir dergide   Ella Fitzgerald’ı ‘Caz Kraliçesi’ ilan eden koca puntolu manşeti görünce, “Ella kraliçe ise peki Carmen neyin nesi” diye tepki verecekti. Carmen Mc Rae’nın öyküsü 8 Nisan 1920’de New York’un siyah mahallesi Harlem’de Jamaika asıllı bir ailenin çocuğu olarak doğmakla başlayacaktı.Küçük kızdaki müzik sevgisini farkeden ailesi onu klasik müziğe yönlendirecekti. Küçük Carmen, piyano dersleri aldı ve Chopin, Mozart gibi klasik müzik bestecilerinin eserlerini talim etti. Buna karşın küçük kızın asıl tutkusu Louis Armstrong, Billie Holiday gibi cazcılardı. Artık 19 yaşında bir genç kızdı ve o da Sarah Vaughan, Ella Fitzgerald gibi Apollo Tiyatrosu’ndaki yarışmaya katıldı. Bu yarışmada birinci gelerek, 1939’da müziğe adımını attı.

İlk olarak onunla Benny Carter ilgilendi ve orkestrasına vokalist olarak aldı. Ardından dönemin bir başka ustası Count Basie onu orkestrasına katacaktı. 1946 yılında girdiği Mercer Ellington Orkestrası’nda tanıştığı davulcu Kenny Clarke ile evlenen McRae, bu sıralar Carmen Clarke adıyla ilk plağını doldurdu. Ancak bu güzel dönem tarihler 1948’ gösterdiğinhde sona erecekti. Mercer Ellington Orkestrası dağılınca Carmen McRae, üç yıl boyunca iş bulamayacaktı. Bu yüzden o da sekreterlik gibi işlerle hayatını sürdürmek zorunda kaldı. Bir süre sonra ailesinin yanına New York’a taşınan Carmen, tam anlamıyla bir umutsuzluk içine girecekti.
Bu kötü günlerin ardından 1954 yılı ona şans getirecekti. Caz akodiyoncusu Mat Mathews’le çalışmaya başlayacak ve kendi adına da ilk plağını kaydedecekti. Yaşı 34 olmuştu ama plağı ses getirmiş ve ünlenmeye başlamıştı. Hatta dönemin birçok caz dergisi ondan bahseder olmuştu.

1960 yılına gelindiğinde McRae, bir büyük caz devi olan Dave Brubeck ile çalışmaya başlayacaktı. Şöhrete tam tekmil adım atmıştı ama sanatçı, dünyaya ve çelişkilerine uzak kalamayacaktı. ABD’deki siyah beyaz ırk ayrımı 60’larda toplumsal hareketin yükselmesiyle bir siyah direnişe yol açacaktı. Carmen McRae, Costa Rico ve Jamaika kökenli bir melezdi. Dave Brubeck ise bir beyazdı ama her iki müzisyen de aralarına Louis Armstrong’u da alarak ırk ayrımına meydan okuyan “Real Ambassadors” isimli bir gösteri düzenlediler. Bu arada 1967’deki “Hotel” adlı filmde oynayarak oyunculuk kariyerine de adım atan McRae’yı (bir dönem bizim ülkede de siyah beyaz televizyonların tutkusu olan ) Kökler (The Roots) dizisinde de  görecektik.
Carmen McRae’nın ırk ayrımcılığına meydan okuyan eylemci tavrı ve bu konuda sözünü budaktan sakınmamısı onu birçok muhafazakar çevrede de sevilmeyen kişi olmasına yolaçacaktı. Bunun sonucunda geelen mimlenme onun ayağına ilerde de dolanacaktı. 1983’ü 84’e bağlayan yılbaşı gecesi Billie Holiday anısına   verdiği konser büyük bir vefa örneği olurken caz tarihine de altın harflerle işlenecekti.
1988 yılında Carmen McRae, Thelonius Monk bestelerinin yorumlandığı “Carmen Sign Monk” isimli albümü yaptı. Albüm gerçekten muhteşemdi ve Grammy almasına da muhtemel gözüyle bakılıyordu. Ancak ödüller açıklandığında Carmen McRae yoktu. Böyle olunca da haklı olarak Carmen McRae, hem müzik endüstrisine hem de onun yarattığı “sahte caz şarkıcıları”na verdi veriştirdi.


Son konserini 1991’de New York’taki Blue Note kulüpte veren McRae, sigara tiryakiliği sonucu aktif şarkıcılıktan uzaklaşmak zorunda kalacaktı. Cigerlerinde amfizem vardı ve 1994 Ekim’inde de felç olacaktı. 10 Kasım 1994’te de ardında onurlu bir yaşam bırakarak bu dünyardan ayrılacaktı.



Yazı ve çizim: APTÜLİKA



Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...