7 Ağustos 2014 Perşembe

Müzikle Yaşama Tutunmak


Blues rock’ın önemli gitaristi ve vokalisti Walter Trout zorlu bir sağlık probleminin ardırdan karaciğer nakliyle hayata dönmüştü. Bugünlerde çıkan yeni albümü “ The Blues Came Callin’” sanatcının ölümcül sağlık sorunlarıyla boğuştuğu günlerde hazırlanmış. Bir anlamda yaşama tutunma  ve Blues ile özdeşleşmiş bir hayatın kısa özeti gibi.

Canned Heat gibi tarihsel bir topluluk ve İngiliz blues’ının kurucu efsanesi John Mayall’ın grubu Bluesbreaker’da gitaristlik yapmış olan Walter Trout  solo çalışmalarıyla da son dönemlerin en önemli blues rock gitaristlerinden biri.   Trout’un yaptığı her yeni çalışmayı takip etmek bende son yılların vazgeçilmez alışkanlığı oldu. Geçen yılın sonbaharında da bu duygularla internete ismini yazıp, aradığımda çıkan fotograflara bakıp, şaşıracaktım. Görüntüdeki bildiğim blues rock gitaristi ve vokalisti Walter Trout değildi. “Acaba ismi yanlış mı yazdım” kuşkusuyla tekrar kontrol ettim.  Ancak hiç  bir hata yoktu. Dev cüsseli (hatta biraz da kilolu) Walter Trout neredeyse ip gibi bir hale dönmüştü. Eski kilolu halini düşününce “rejim yaptı, zayıfladı” desem de kireç gibi suratı ve ona eşlik eden solgun hali ile sağlıksız bir görüntü veriyordu.  Daha 6 ay önce siyahi blues ustası Luther Alison’un anısına yaptığı albümdeki görüntü bir anda nasıl bu hale gelmiş derken, kendimi toparlayıp fotografa eşlik eden haberleri okumak aklıma geldi.
Walter Trout’daki bu değişimin sebebinin bir karaciğer rahatsızlığından kaynaklandığı öğrenecektim. Haberlerin devamı daha da kötüydü. Eğer iki ay içinde karaciğer nakli yapılmazsa gitaristin hayatını yitirmesinin kaçınılmaz olduğu yazıyordu. Böylesi bıçak sırtında bir sağlık sorunu yaşayan sanatcının elinde gitarı ile konserlere çıktığını da görünce iyicene şaşıracaktım. Sanki “ölürsem de müzik yaparak ölürüm” der gibiydi.

Hastane ile stüdyo arasında
Haberleri okumayı sonlandırdım ve bilgisayarı kapadım. Bir anlamda o kötü haberin müzik sitelerinden birine düşmesini bekleyecektim. Bir karaciğer bulunur , nakil yapılabilir miydi? Süre çok kısaydı.
 Aradan aylar geçti ve elektronik postamda sanatcının fan kulübünden gelen mesajı görecektim. Açtığımda karaciğer naklinin gerçekleştiğini ve Walter Trout’un kurtulduğunu öğrenecektim. Yazının devamında ise çok şaşırtıcı bir şekilde yeni albümünün de çıkacağı müjdesi yer alıyordu. İşte bugünlerde piyasaya çıkan “ The Blues Came Callin’” sanatcının ölümcül sağlık sorunlarıyla boğuştuğu günlerde hazırlanmıştı. Bir anlamda yaşama tutunma  ve Blues ile özdeşleşmiş bir hayatın kısa özeti gibi.
6 ay süren karaciğer yetmezliği rahatsızlığında 50 kilo birden veren Walter Trout, müzikten ve hayattan kopmadan hastane ile stüdyo arasında mekik dokuyarak “The Blues Came Callin’”i hazırlamıştı.

John Mayall’ın desteği
Walter Trout’un ölüm kalım mücadelesi esnasında hazırlanan “The Blues Came Callin’” albümüne sanatcının müzisyen dostları da destek vermiş. Bu desteğin en anlamlısı da ustası John Mayall’dan gelmiş. Bu konukluğun oluşumu da bir hayli ilginç. Albümün kayıtları yapılırken Trout’un rahatsızlığı sebebiyle  John Mayall stüdyoya gelir. İşte bu ziyaret esnasında grup elemanları dinlenirken bir ara Mayall stüdyoya girer ve piyanoda bir şeyler çalmaya başlar. Tam bu sırada mix’in başındaki görevli kayıt düğmesini açar. Ardından diğer müzisyenler de enstrümanlarının başına geçerek, tamamen doğaçlama olarak çalmaya başlarlar. İşte albümde yer alan “Mayall’s Piano Boogie” isimli enstrümantal parça da böylece ortaya çıkacaktı. İngiliz blues’ının büyübabası John Mayall grubu Bluesbreakers’ın eski gitaristine bu moral desteğin yanına bir de albümle aynı ismi taşıyan “The Blues Came Callin’” parçasında da Hammond orgu ile katılmasını eklemiş.
 Trout’ a yaşadığı rahatsızlığı sürecinde en büyük desteği karısı Marie Trout vermiş. Bu yüzden Walter Trout, albümün finalinde yer alan “Nobody Moves Me Like You Do” isimli şarkısını da karısı Marie’ye ithafen yazmış. Walter Trout yaşadığı bu  sıkıntılı dönemde babası için de “Tight Shoes” isimli enstrümantal bir parçayı yazmış. Freddie King tadındaki bu parça da albümdeki yerini almış. Baba ve eşe ithaf edilmiş şarkıların ardından bir başka Trout’u daha görüyoruz. Walter Trout’un oğlu Jon da çalışmada gitarıyla yerini alıyor.

Nehrin dibinden yüzeye çıkış
“The Blues Came Callin’”de Trout’un geçirdiği zor günlerin izlerini bulmak mümkün.  Nehrin dibini gören adamın yüzeye çıkmak için çabalamasını anlattığı “The Bottom of River” sanatcının rahatsızlığı ile ilgili metaforları taşıyor. Gündelik hayatın karmaşasında sevdiklerine zaman ayıramayan adamın öyküsünden oluşan “Take A Little Time” da bu dönemin izlerini bulabileceğimiz bir diğer parça olarak karışımıza çıkıyor. Trout, “Willie” isimli parçasında ise müzik sektöründeki oyunları ve ona atılan kazıkları konu ediyor.
10 bestenin yer aldığı albümde 2 tane de başkalarına ait parça yer almakta. Bunlardan biri yukarda bahsini ettiğimiz tamamen stüdyo da doğaçlama olarak çıkan “Mayalls Piano Boogie”, diğeri ise J.B. Lenoir’e ait olan “The Whale”. Bu parçayı da okuması için ona John Mayall tavsiye etmiş.

Usta blues rock gitaristi ve vokalisti Walter Trout, son albümü “The Blues Came Callin’” ile yaşama direncinin ve müziğe tutunmanın ve tabii üretmenin önemini bir kez daha vurguluyor. Şu sıralar ameliyat sonrası istirahatte olan sanatcıyı kısa bir zaman içinde sahnelerde ve yeni albümlerde görebileceğimiz için kulaklarımız da bahtiyar.
APTÜLİKA

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...