16 Temmuz 2013 Salı

Robin McKelle and The Flytones
“Soul Flower”
Aretha Franklin’in kendine özgü ve neredeyse doğuştan gelen Soul yorumu ile Nina Simone’ın akademikliğini birleştiren bir isimle karşı karşıyayız. Soul, caz ve blues tarzlarının arasında rahatlıkla gezinen Robin McKelle, beyaz olmasına karşın, siyahi gelenekten gelen birikimlere fazlasıyla sahip.
Annesinin kilise korosunda çalışması Robin McKelle için itici güç olmuş. Küçük yaşlarda piyano eğitimi almış. Bununla da yetinmeyerek on yıl gibi ciddi bir zaman diliminde de korno (french horn) üzerine konservatuar eğitimi almış.  Sözün özü oldukça birikimli bir müzisyen. Bu özellikleriyle ustası Nina Simone’ı da andırmıyor değil. Nina Simon da sesiyle bir ekol olmakla kalmaz, diğer bir yandan da klasik piyano eğitimi almış, usta bir piyanisttir.
Siyahların hakim olduğu bu müzik tarzında geleneği bu kadar hissettiren bir beyaz ses nasıl olur diye sormadan edemiyor insan. Bunun da cevabını kendisi veriyor, Robin McKelle. Ergenlik yaşlarında Ella Fitzgerald, Sarah Vaughan gibi ustaları taklit ederek, yılmadan çalışmış. Üniversite yıllarından sonra Thelonious Monk Vokal Jazz Yarışması`na katılmış ve kazanmış. Bu başarının ardından da 2000 tarihli “Never Let Me Go” isimli ilk albümü çıkmış. “Soul Flowers” sanatçının beşinci albümü.
Hep Robin McKelle’den bahsetsek de onun albümleri grubu “The Flytones”la birlikte çalışılmış işler. Enstrümanların başarısı ve şarkıların düzenlemesi sonucu McKelle’in sesinin gücünü daha iyi alıyoruz. Çünkü bu hayran olduğumuz müzikal tat, bu ortaklığın sonucu, hiç kuşkusuz. Albümün prodüktörlüğü de Mc Kelle ile grubu The Flytones’ın basçısı Derek Nievergelt’in elele vermesiyle olmuş.  Albümdeki üstdüzey başarının denklemini kurarken söyle bir sıralama çıkıyor: Robin McKelle’in sesi, parçaların düzenlemesi, The Flytone grubu ile uyum.

Yer yer nefeslilerinde katılımıyla soul tadını geniş boyutlu alırken The Flaytones’in bir elemanının ayrıcalığını da burdan vurgulamazsak ayıp etmiş oluruz. Bu isim grubun orgcusu Ben Stivers. Wurlitzer org kullanan Stivers, albümde McKelle kadar önem taşıyor. Hani “Soul Flower” albümünü bir kez McKelle’in albümü olarak dinleyip, sonrasında da Ben Stivers albümü olarak dinleseniz yeridir. The Flytones’da davulu Adrian Harpham, bas’ı Derek Nieverigelt çalarken gitarlarda da oldukça etkili bir tını çıkaran Al Street yer alıyor. Nefesliler bölümünü oluşturan Mike Tucker (tenor saksofon) ve Scott Aruda (trompet) ise gruba bir anlamda “big band” (orkestra) hissi veriyorlar.
 “Soul Flowers” albümü sadece müzik ve ses, enstrüman yorumu olarak başarılı değil. Buna bir de şarkı sözlerinin eften püften olmadığını eklememiz gerekir.
Albümde müzikal yapı olarak 70’lerin kokusunu hissediyorsunuz ama bu 70’lere benzetilmiş olduğundan değil. Tam tersine bugüne ait fikirler hakim ama bu etikiyi yaratan geçmiş birikimlere sahip olmalarından kaynaklanıyor. “Soul Flower” müzikal form olarak soul ve R B temelinde dursa da blues, caz hatta rock ve pop  dinleyicilerinin de kendilerinden bir şeyler bulabileceği bir çizgide. Janis Joplin’in yorumuyla hafızalarımıza kazınmış “To Love Somebody”, Isaac Hayes’in 70’lerde seslendirdiği “Walk On By”ı sanki ilk defa dinliyoruz gibisinden bir yanılsamaya girdiğimiz bile oluyor. İlk anda bu klasikleri farklı hale getirecek bir düzenleme içine girmiş olabileceklerini düşünürken tam tersine asıl yoruma sadık kaldıklarını bile görüyoruz. İkinci bir dinleyişte Robin McKelle’in bu parçaları o kadar kendinden emin ve rahat okuduğunu görüyoruz. Şarkıcılar genelde klasikleri okurken ister istemez o bilinenin gücüne sığınırlar . McKelle ise bu kuralı parçanın arkasına gizlenme olarak değil, klasiğin önemini hissetmemizi sağlamak için değiştiriyor.
Uzun zaman dinleme etkisi yapacak olan “I’m A Fool To Want You”, coşkusuyla “Changed”, saksofon ve trompet’in sololarıyla bezenmiş “Nothing’s Really Changed ve “I’m Ready” bir anda dikkat çekiyor. Aslında albümde önerilmeyecek parça yok gibi. “Soul Flower” albümünde 70’lerin funk ve soul efsanesi Lee Fields ve son dönem caz vokalinin en iyi erkek sesi Gregory Porter konuk olmuşlar. Lee Fields “To Love Somebody’de, Porter ise “Love’s Work”de Robin McKelle’le düet yapıyorlar.

Albümle ilgili son olarak şunu diyebiliriz., Robin McKelle bir sonraki albümü merakla beklenecek bir isim.
APTÜLİKA

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...